Gören Biriyle Yürürken
( tarihinde yayınlandı)Bağımsız hareket uzmanlarına göre bu konudaki en iyi sonuç, görmeyen kişinin gören kişinin koluna girmesiyle oluşuyor. Ama özellikle sonradan kör olan kişiler bu durumu ilk başlarda oldukça yadırgıyor. Rahat hareket edememekten ziyade durumun yarattığı psikoloji nedeniyle görme yetisini sonradan kaybetmiş kişi kendini garip hissediyor.
Yukarıda bahsettiğim kitleye ben de dahildim. hala da durum bende hoş olamayan bir his uyandırdığı için tercih etmiyorum. Yanımdaki arkadaşımın koluna girmek yerimi elimi duruma göre onun omzuna veya omuriliği hizasında ensesinin biraz altına koyuyorum. Adımlarımı, onun adımından on beş yirmi santim kadar gerisinde atıyorum. Bu adım farkı yürürken oldukça iyi bir işarete dönüşüyor. özellikle eliniz arkadaşınızın omzundayken sizin hareket etme imkanınız daha rahat bir hâl alıyor. Tümsekler, çukurlar, merdivenler gibi alanlarda tuttuğunuz omuz doğrudan yükseklik değiştirdiğinden, bu alanları önceden fark edebiliyorsunuz.
Elbetteki uzmanların bir bildiği vardır; belki daha güvenli olduğu belki de başka nedenlerden dolayı kola girme yöntemini öneriyor olabilirler. Görme yetisini sonradan kaybeden kişilere en azından alışma süreci tamamlanana kadar bu yöntemi önerebilirim. Başkasını bilmiyorum, ben bugüne kadar elim arkadaşımın omzundayken hiç yere yapışma ya da arkadaşımı yere yapıştırma şanssızlığını yaşamadım. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Yukarıda bahsettiğim kitleye ben de dahildim. hala da durum bende hoş olamayan bir his uyandırdığı için tercih etmiyorum. Yanımdaki arkadaşımın koluna girmek yerimi elimi duruma göre onun omzuna veya omuriliği hizasında ensesinin biraz altına koyuyorum. Adımlarımı, onun adımından on beş yirmi santim kadar gerisinde atıyorum. Bu adım farkı yürürken oldukça iyi bir işarete dönüşüyor. özellikle eliniz arkadaşınızın omzundayken sizin hareket etme imkanınız daha rahat bir hâl alıyor. Tümsekler, çukurlar, merdivenler gibi alanlarda tuttuğunuz omuz doğrudan yükseklik değiştirdiğinden, bu alanları önceden fark edebiliyorsunuz.
Elbetteki uzmanların bir bildiği vardır; belki daha güvenli olduğu belki de başka nedenlerden dolayı kola girme yöntemini öneriyor olabilirler. Görme yetisini sonradan kaybeden kişilere en azından alışma süreci tamamlanana kadar bu yöntemi önerebilirim. Başkasını bilmiyorum, ben bugüne kadar elim arkadaşımın omzundayken hiç yere yapışma ya da arkadaşımı yere yapıştırma şanssızlığını yaşamadım. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Doğrusu bağımsız hareket uzmanlarının söylediklerini pek çok açıdan eleştirebilirim fakat, bu rehberle yürürken doğru tutuş konusunda kendilerine katılmadan geçemeyeceğim. Elbette ki, onların da doğru tutuşla ilgili oldukça kesin ve değiştirilmez görünen yargıları eleştirilmeye değer. Yine de herhangi bir körün rehberle yürürken doğru bir biçimde rehberi tutması, beyaz bastonu doğru kullanması kadar önemli diye düşünmekteyim.
Doğru tutuş nedir? biçiminin önemi olmamakla birlikte, rehberin kolunun dirseğinin biraz üzerinden tutmak oldukça işlevsel diyebilirim. Genellikle bu tutuşa "kola girmek" diyor olsak da kolkola yürürken genellikle kollar birbirinin içinden geçer ve yürüyen iki kişi aynı hizada yürürler. Ama rehberle yürüyen bir körün kola girmekten anlaması gereken şey, eliyle, rehberin kolunu tutmak olmalıdır. İster kolun arkasından, baş parmak bir tarafta, diğer parmaklar bir tarafta olacak şekilde tutar, isterse, hafifçe kolun önüne doğru kavrayacak şekilde tutar, bence fark etmez, [Gülümseme] tutarken de kolunu dirsekten öne doğru büker. Bu tutuşun avantaşı, hem tutan kişinin kolundan dirseğine kadar olan kısım kadar geriden yürümesine olanak sağlaması, dolayısıyla rehberin hareketlerini takip etme imkanı bulması hem de rehberin gerekli hallerde, kolunu bedenine yapıştırarak, tutuşu sağlamlaştırabilmesine imkan sağlamasıdır. Ayrıca kol, omuzdan farklı olarak, daha hareketli bir uzuv olduğundan rehber ile görmeyen arasında daha geniş bir iletişim kurma söz konusudur. Örneğin: Yürüyenlerin arasında kol hizasından alçak bir engel var ve her iki yanı da yürümeye müsaitse rehber engelin genişliği kadar kolunu açar ve bu doğal bir "yana açıl" işareti oluşturur. Her iki taraf için de ezberlenmesi, öğrenilmesi gerekmeyen, doğal bir ifade biçimi. Ya da yol daraldığında, rehber kolunu arkasına doğru büker ve bu da doğal bir "arkamdan gel" işareti sayılır. Ayrıca bu tutuşta, yürüyen iki kişiden herhangi birinin tökezlemesi durumunda da daha güvenli bir tutuş sağlar. birini kolundan tutup düşmesini engellemek ya da kolunu kulanarak size dayanmasını sağlamak omuzunuzu bu işe koşmaktan ya da birini omuzdan tutarak düşmesini engellemeye çalışmaktan daha kolay görünüyor bana.
Bütün bu saydıklarım ekstralar. Gelelim benim asıl olarak, koldan tutmayı önermemin sebebine: Rehberle yürürken tutuşun devamlılığı önemlidir. Elbette ki, zaman zaman rehber ve görmeyenin ayrılması gereken durumlar olur fakat bu durumlar iki kişinin de bildiği habrdar olduğu durumlardır. Ve böyle durumlar hiçbir zaman mesela, karşıdan karşıya geçerken olmamalıdır. Ya da etrafta takılabilecek, çarpılabilecek engellerin çok bulunduğu, kalabalık, gürültülü ortamlarda olmamalıdır. Yürüyen çiftin mümkün olduğunca sözsüz iletişim kurabildiği bir rehberli yürüyüş bence ideal olanıdır. Bu durumda, rehber ile görmeyenin birbiriyle önceden haberleşmeden koptuğu zamanlarda birbirlerini bulmak için ekstra bir çabaya, birbirlerine seslenmelerine ya da birbirlerini aramalarına yol açacak bir durum rehberle yürümenin kalitesini düşürü diye düşünmekteyim. Ancak, görmeyenin, rehberin omzunu tuttuğu durumlarda, bu kopmalar oldukça kolaymış gibi görünüyor bana. Mesela aniden hızlanmanın gerekebildiği durumlar ki, bu durumlarda özellikle bağın kopmamması gerekir çünkü, büyük ihtimalle bir şeye çarpmaktan ya da bir şey tarafından çarpılmaktan kaçınılıyordur, özellikle böyle bir durumda bağın kopması, bir güvenlik meselesi haline dönüşebilir. Ancak, görmeyen kişi, rehberin kolunu tuttuğu durumda, rehber, aniden hareket etmesi gereken ya da hızlanması gereken bir durumda dürtüsel olarak kolunu kasacak ve dolayısıyla kolu tutan kişi de bu mesajı alacaktır. Almasa dahi eli beden ile kol arasına sıkıştığından rehber hızlandığında tutuşu bozulmadan korunabilecektir.
Biraz dağınık anlattığımın farkındayım fakat, yakın zamanda deneyimlediğim bir durum olduğu ve acil bulduğum için bir an önce yazma gereği duydum.
Son bir şey: Görmemeyi kabullenme sürecinin zorlu olduğunu anlamaya çalışmakla birlikte. rehberle ya da bastonla yürümenin en başta çözümlenmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Aksi halde, görmeyen kişinin herhangi bir nedenle dışarı çıkması da engellenecek ve dolayısıyla travması bir kat daha artacaktır. Bu nedenle, dışarıda olduğu sürece bir kişi ya da birşeye temas edilmesi gerektiğinin bir an önce kabullenilmesi baş etmeyi hızlandıracaktır. Ve eğer mutlaka bir şey ya da bir kişiyle temas halinde olmamız şartsa, bu o kişinin omuzu değil de kolu olmasının ciddi fark yaratmayacağını hatırlasak, gören insanların çok samimi değillerse hatta aralarında romantik bir ilişki yoksa kollarını birbirlerinin omzuna atmadıklarını, zaten bu durumda biriyle temas ederek yürümenin de kabullenilmesi gereken bir şey olduğunu, eh eğer birine temas etmeyi kabulleneceksek bunun o kişinin kolu da olabileceğini ve bunun en temel kabullenmelerden biri olduğunu hatırlasak ve bunun ayyıp, utanılacak bir şey olmadığını kendimize hatırlatsak, hayatı zorlaştıranın çoğu kez görmemenin kendisi değil de bizim görememeye yüklediğimiz anlamlar olduğunu, kendimize tekrar tekrar söylesek kendimiz için iyi ederiz diye düşünüyorum. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Elif Ünver | (Şikâyet et)
Doğru tutuş nedir? biçiminin önemi olmamakla birlikte, rehberin kolunun dirseğinin biraz üzerinden tutmak oldukça işlevsel diyebilirim. Genellikle bu tutuşa "kola girmek" diyor olsak da kolkola yürürken genellikle kollar birbirinin içinden geçer ve yürüyen iki kişi aynı hizada yürürler. Ama rehberle yürüyen bir körün kola girmekten anlaması gereken şey, eliyle, rehberin kolunu tutmak olmalıdır. İster kolun arkasından, baş parmak bir tarafta, diğer parmaklar bir tarafta olacak şekilde tutar, isterse, hafifçe kolun önüne doğru kavrayacak şekilde tutar, bence fark etmez, [Gülümseme] tutarken de kolunu dirsekten öne doğru büker. Bu tutuşun avantaşı, hem tutan kişinin kolundan dirseğine kadar olan kısım kadar geriden yürümesine olanak sağlaması, dolayısıyla rehberin hareketlerini takip etme imkanı bulması hem de rehberin gerekli hallerde, kolunu bedenine yapıştırarak, tutuşu sağlamlaştırabilmesine imkan sağlamasıdır. Ayrıca kol, omuzdan farklı olarak, daha hareketli bir uzuv olduğundan rehber ile görmeyen arasında daha geniş bir iletişim kurma söz konusudur. Örneğin: Yürüyenlerin arasında kol hizasından alçak bir engel var ve her iki yanı da yürümeye müsaitse rehber engelin genişliği kadar kolunu açar ve bu doğal bir "yana açıl" işareti oluşturur. Her iki taraf için de ezberlenmesi, öğrenilmesi gerekmeyen, doğal bir ifade biçimi. Ya da yol daraldığında, rehber kolunu arkasına doğru büker ve bu da doğal bir "arkamdan gel" işareti sayılır. Ayrıca bu tutuşta, yürüyen iki kişiden herhangi birinin tökezlemesi durumunda da daha güvenli bir tutuş sağlar. birini kolundan tutup düşmesini engellemek ya da kolunu kulanarak size dayanmasını sağlamak omuzunuzu bu işe koşmaktan ya da birini omuzdan tutarak düşmesini engellemeye çalışmaktan daha kolay görünüyor bana.
Bütün bu saydıklarım ekstralar. Gelelim benim asıl olarak, koldan tutmayı önermemin sebebine: Rehberle yürürken tutuşun devamlılığı önemlidir. Elbette ki, zaman zaman rehber ve görmeyenin ayrılması gereken durumlar olur fakat bu durumlar iki kişinin de bildiği habrdar olduğu durumlardır. Ve böyle durumlar hiçbir zaman mesela, karşıdan karşıya geçerken olmamalıdır. Ya da etrafta takılabilecek, çarpılabilecek engellerin çok bulunduğu, kalabalık, gürültülü ortamlarda olmamalıdır. Yürüyen çiftin mümkün olduğunca sözsüz iletişim kurabildiği bir rehberli yürüyüş bence ideal olanıdır. Bu durumda, rehber ile görmeyenin birbiriyle önceden haberleşmeden koptuğu zamanlarda birbirlerini bulmak için ekstra bir çabaya, birbirlerine seslenmelerine ya da birbirlerini aramalarına yol açacak bir durum rehberle yürümenin kalitesini düşürü diye düşünmekteyim. Ancak, görmeyenin, rehberin omzunu tuttuğu durumlarda, bu kopmalar oldukça kolaymış gibi görünüyor bana. Mesela aniden hızlanmanın gerekebildiği durumlar ki, bu durumlarda özellikle bağın kopmamması gerekir çünkü, büyük ihtimalle bir şeye çarpmaktan ya da bir şey tarafından çarpılmaktan kaçınılıyordur, özellikle böyle bir durumda bağın kopması, bir güvenlik meselesi haline dönüşebilir. Ancak, görmeyen kişi, rehberin kolunu tuttuğu durumda, rehber, aniden hareket etmesi gereken ya da hızlanması gereken bir durumda dürtüsel olarak kolunu kasacak ve dolayısıyla kolu tutan kişi de bu mesajı alacaktır. Almasa dahi eli beden ile kol arasına sıkıştığından rehber hızlandığında tutuşu bozulmadan korunabilecektir.
Biraz dağınık anlattığımın farkındayım fakat, yakın zamanda deneyimlediğim bir durum olduğu ve acil bulduğum için bir an önce yazma gereği duydum.
Son bir şey: Görmemeyi kabullenme sürecinin zorlu olduğunu anlamaya çalışmakla birlikte. rehberle ya da bastonla yürümenin en başta çözümlenmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Aksi halde, görmeyen kişinin herhangi bir nedenle dışarı çıkması da engellenecek ve dolayısıyla travması bir kat daha artacaktır. Bu nedenle, dışarıda olduğu sürece bir kişi ya da birşeye temas edilmesi gerektiğinin bir an önce kabullenilmesi baş etmeyi hızlandıracaktır. Ve eğer mutlaka bir şey ya da bir kişiyle temas halinde olmamız şartsa, bu o kişinin omuzu değil de kolu olmasının ciddi fark yaratmayacağını hatırlasak, gören insanların çok samimi değillerse hatta aralarında romantik bir ilişki yoksa kollarını birbirlerinin omzuna atmadıklarını, zaten bu durumda biriyle temas ederek yürümenin de kabullenilmesi gereken bir şey olduğunu, eh eğer birine temas etmeyi kabulleneceksek bunun o kişinin kolu da olabileceğini ve bunun en temel kabullenmelerden biri olduğunu hatırlasak ve bunun ayyıp, utanılacak bir şey olmadığını kendimize hatırlatsak, hayatı zorlaştıranın çoğu kez görmemenin kendisi değil de bizim görememeye yüklediğimiz anlamlar olduğunu, kendimize tekrar tekrar söylesek kendimiz için iyi ederiz diye düşünüyorum. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Elif Ünver | (Şikâyet et)