Kediyle Birlikte Yaşamanın İpuçları
( tarihinde yayınlandı)Neredeyse tüm görme engellilerin yaşadığı sorun, hayvan korkusudur. İster gören olsun ister görmeyen, insanlar korkuyu sonradan öğrenirler. Bizi tehlikelerden korumak için zamanla geliştirdiğimiz belli sınırlarda ve güvenli korku hepimizde az çok vardır ve olmalıdır. Bununla birlikte, yaşadığımız şehirde ya da muhitte bizimle yaşayan ve çoğu kez bizden daha dezavantajlı konumda olan can dostlarımızdan korkmak anlamsızdır, çünkü aslında onlar bizden korkarlar. Onlara şefkat elimizi uzatmak, yaşam standartlarını yükseltmek, aynı zamanda onların bize vereceği koşulsuz sevgiyle mutlu olmak, insanın önüne hiç bilmediği geçitler, kapılar açar. Ben, yapabilecek olan tüm dostlarımı, evlerini bir can dostuyla paylaşmaya teşvik ediyorum. Elbette yapabilecek olan ifadesinin altını çizmem gerek, çünkü eve aldığınız sevimli bir kediye ya da köpeğe bir süre sonra bakamayıp onu başka birine verdiğinizde, başka bir yere bıraktığınızda, size bağlanmaya her an hazır olan hayvancağıza büyük bir travma ve ruhsal çökkünlük yaşatmış olursunuz. Nasıl ki doğurduğunuz bir çocuğu ona kızdığınızda kapı dışarı edemiyorsanız, evinize alacağınız hayvanı da sizinle anlaşamadığı, yapmasını istemediğiniz bir şeyi yaptığı zaman kapı dışarı edemeyeceğinizi bilerek bu işe başlayın. Evinizin şartları müsait değilse, bir hayvanın bakımıyla baş edemeyeceğinizi düşünüyorsanız, hayvanı eve almayın. Kendinizi hazır hissedinceye kadar hayvan bakımıyla dışarıdan ilgilenebilirsiniz. Mesela hayvan barınaklarındaki ya da sokaklardaki hayvanlara kol kanat gererek, onlara düzenli olarak mama ve su vererek işe başlayabilirsiniz.
Vurgulamak istediğim bir diğer öncelikli husus ise, onların bir oyuncak ya da hediyelik eşya olmadığını idrak etmenizin gerekliliğidir. Sevgilinize sevgililer gününde delikli yaldızlı bir kutu içerisinde bembeyaz, küçük, sevimli bir kedi sunmayın sakın! Ve son olarak, pet shoplardan parayla cins kedi, köpek satın almayın. Onların birer mal değil, birer can olduğunu unutmayın ve parayı verip cins bir kedi alarak acımasız hayvan piyasasını destekler konuma düşmeyin. Hayvan barınaklarında ya da sokaklarda sevecen şefkatli kucaklara ve huzurlu yuvalara ihtiyaç duyan hayvanları tercih edin. Ya da hayvan sahiplendiren kişilerle irtibat kurun. Onların sizi çağıracakları yere gidin, annesinden artık ayrılabilecek kadar büyümüş olan hayvanla sakin bir ortamda vakit geçirin. Onlarla oyun oynayın, kucağınıza gelirse alın, okşayın, konuşun, sizinle ruhsal irtibat kurmasını sağlayın. Birbirinize alıştığınızı hissettiğinizde de onu korkutmadan alıp evinize götürün.
Ben önce kedim Taci'yi nasıl sahiplendiğimi anlatmakla işe başlayacağım. Bir arkadaşıma kedi sahiplenmek istediğimi söyleyince, o da beni 8 tane kedinin sahiplendirilmek istendiği bir eve götürmüştü. Ev sahibi bizi oturttu ve tüm kedileri gösterdi. Ben tüm gelişim evrelerini görmek için yavru bir kedi sahiplenmek istemiştim. Yavru kedilerden bazıları henüz emzikli ve küçüktü. İçlerinden bir tanesi ise, 2 aydan biraz daha büyük, beyazlı grili, burnunda kahverengi bir beneği olan Taci'ydi. Ben daha küçük ya da başka kedilerle ilgilenirken, Taci sürekli benim kucağıma geliyor, benimle oynamak istiyordu. Sonra hem arkadaşım, hem kedileri sahiplendiren kişi, hem de ben, Taci'nin beni seçtiğine kanaat getirdik. İsmini koyduk. Bir tel parçasını hareket ettirerek onun o teli yakalamasını sağlayarak biraz onunla oynadım, ve onu korkutmadan, getirdiğim kedi kutusunun içine koyduk. Kediler sessiz hareket ettikleri için, boynuna zilli bir tasma takmamı önermişlerdi hareket ettikçe zil ses çıkarsın ve ben kedinin nerde olduğunu duyabileyim diye. Ayrıca bana kapıları ve dolapları yavaş kapatmamı, kapatırken mutlaka kontrol etmemi önermişlerdi. Özellikle yavruyken onları yanlışlıkla dolaplara falan kapatabiliyor insan. Çünkü çok hızlı ve sessiz hareket ediyorlar. Ayrıca benciller ve bizim körlüğümüze çok da duyarlı değiller. En azından benimki değil. O yüzden ekstra dikkat göstermemiz gerekiyor. Hatta gören kedi sahipleri de bu tür kazalar yaşayabiliyorlar. Ben de daha yavruyken onun boynuna bu tasmayı takıp onun buna alışmasını sağladım. Kan dolaşımının bozulmaması için tasmayla kedinin boynu arasında benim 1 parmağımın girebileceği bir boşluğun bulunduğundan emin olmamı önerdiler ve buna da dikkat ettim. Eve getirdiğimde, önce mamasını, suyunu ve kumunu görebileceği, evi tanıyabileceği merkezi bir yere kutuyu koyup kapağı açtım. Ama onu cebren ve hileyle kutudan çıkarmadım, çünkü ona saygı göstermem gerektiğini düşündüm. Kendini ne zaman hazır hissederse kutudan çıkıp evde dolaşması için onunla oralı olmuyormuş gibi yapıp bir yandan yumuşak bir sesle konuşurken diğer yandan kendi işlerimi yapmaya devam ettim. Yalnız bir kere kutuya elimi sokup ona dokunduğumda, gergin bir şekilde titremekte olduğunu ve başını çevirip sağa sola baktığını gördüm ve yine kendi haline bıraktım. Evi tanımaya çalışıyordu. Saklanacağı, gezeceği, kendini güvende hissedeceği noktaları belirlemeye çalışıyordu sanırım. Yaklaşık 2 saat kadar sonra kutudan çıktı ve miyavlamaya başladı. Cam kenarına çıktı. Onu o zaman yavaş yavaş, okşaya okşaya kucağıma alıp sevmeye başladım. Gevşedi ve mırlamaya başladı. Sonra gitmek istedi ve onu bıraktım. Artık gece olmuştu ve ben de uyumak zorundaydım. Sabah bir bakmıştım ki, boynumda o da uyuyordu. Ağzını da ağzıma dayamıştı. Meğer annesine öyle yaparmış. Yani yavru bir kedi edindiğinizde onun sizi annesi gibi göreceğini unutmayın. Mamasını yiyip suyunu içtikten sonra gelip burnunu burnuma sürterdi yavruyken. Bu da bende ona karşı müthiş bir bağlılık yaratıyordu. Benim Taci'yle ilk günlerim böyle geçti. Bunları anlattıktan sonra, mamasıyla, suyuyla, kumuyla ve bakımıyla ilgili deneyimlerimi paylaşmadan önce şunu söylememe izin verin: Küçük hatalar yapmaktan korkmayın! Bazen ona kızarsanız mesela, kendinizi suçlu hissetmeyin, ama bir daha yapmamaya çalışın. Sevginiz ve iyi niyetiniz kritik olmayan tüm hatalarınızı telâfi etmenize yardımcı olacaktır. Ayrıca bir kediyi yüzde yüz eğitemeyeceğinizi bilin. Yapmasını ya da yapmamasını istediğiniz hususlarda kararlı ve ısrarcı olun. Onun uyumasını istediğiniz yeri, tırmalamasını istediğiniz şeyi ona öğretin ve oyunla onu bu nesnelere alıştırın. İstediğiniz şeyi yaptığında ödüllendirin ya da sevin. İstemediğiniz bir şeyi yaptığında onun yüzünü kendinize çevirip kararlı ve aynı ses tonuyla "hayır" deyip onu 15-20 dakika ilgisiz bırakın. İlk seferde bir değişiklik görmeseniz de, zamanla onun bunu anladığını göreceksiniz. Yine de ara sıra beklemediğiniz anda sizi ısırmasına, size saldırmasına hazırlıklı olun, çünkü doğuştan avcı olan bu hayvanlar, farkında olmadan elinizi ya da bir kıyafetinizi salladığınızda bunun oyun ya da avlanacak bir şey olduğunu sanıp saldırmak isteyebilirler. Kedim yavruyken ben bilgisayarda iki kelime yazamazdım, çünkü ellerimin hareketini gördüğünde klavyeye atlar, hem benim elimi ısırır, hem de üzerinde çalıştığım belgeyi mahfederdi. Şimdi ise o evdeyken sayfalarca çeviri yapabiliyorum. Ara sıra küçük serserilikler yapıyorsa da, bunlar tolore edilebilir bir düzeyde artık. [Gülümseme]
Benim gibi bir apartman dairesinde yaşıyorsanız dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da, pencerelerdir. Kediler özellikle bir kuş sesi duyduklarında ya da bir kuş gördüklerinde, onu avlamak için kendilerini pencereden atabiliyorlar. Yükseklik kavramları da pek olmadığından, bu durum ciddi yaralanmalara sebebiyet verebiliyor. Kedisi camdan düşen pek çok arkadaşım olmuştur bugüne kadar. Pencerelerinize onun tırmalayamayacağı, açamayacağı sineklikler taktırabilir, ya da mümkünse o odadayken pencereyi vasistdas şeklinde yukarıdan açabilirsiniz. Vasistdas koruyucusu edinmek de iyi fikir olabilir. Ayrıca pencereye yaklaştığında yine kararlı bir ses tonuyla onu uyarırsanız, zamanla bunu en azından siz odadayken yapmamayı tercih edecektir. Ama ne olursa olsun, camı açık bir odada onu yalnız bırakmayın. Kedilerin asi ve vahşi bir doğası olduğunu unutmayın! Bahçeli ya da alt katta bir evde oturuyorsanız, onun ara sıra dışarı çıkmasına izin verebilirsiniz, ama içeri girdiğinde temizliğini yapmayı, vücudunu incelemeyi, bir yarasının olup olmadığını kontrol etmeyi ve aşılarını düzenli yaptırmayı ihmal etmemelisiniz.
Kedilerin her evresi için mamalar bulunmakta piyasada. ilk 1 yıl bebeklik ve ergenlik dönemi olduğu için, ona yavru kedi maması vermelisiniz, çünkü ihtiyacı olan vitaminleer ve mineraller yalnızca yavru kedi mamalarında bulunuyor. Kedilerde mama değişimi çeşitli sorunlar yaratabilmekte. Bu nedenle mama markalarında istikrarlı olmanız iyi olur. Ben yıllardır kedimi Proplan'ın ürünleriyle besliyorum. Kedim 10-11 aylıkken, yavru kedi mamasına bir avuç yetişkin kedi maması koydum. Bu veterinerin bana tavsiyesiydi. Bu sayede sindirim sisteminin her iki mamaya da alışmasını, onları tanımasını sağladık. Sonra gitgide yetişkin mamasının miktarını artırıp, yavru kedi maması miktarını azalttım ve 2 3 haftalık bir sürede onu tamamen yetişkin mamasına geçirdim. Aynı markanın farklı aromalarını veriyordum ama markayı değiştirmemeyi tercih ettim. Çünkü bir kez zorunlu olarak farklı bir marka verdiğimde gözünde akıntı ve kabızlık oluştu. Mama değişimi konusunda hassas olabiliyorlar. Ayrıca kediler için yaş mama dediğimiz konserve mamalar da var ve serseriler onu çok seviyor. Ama bu mamalar ödül mamalarıdır ve haftada 1, 10 günde 1 verilmelidirler. Vitamin takviyeleri de varsa da, ben şahsen bunları fazla vermiyorum. Verip vermemek tamamen tercih meselesi.
Kedileri kısırlaştırma konusu da pek çok kişinin tartıştığı bir konudur. Ben kısırlaştırılmaları gerektiğini düşünenlerdenim. Kimilerinin söylediği "üreme hakkı, cinsellik özgürlüğü" kavramlarının hayvanlar için maalesef içinde bulunduğumuz şartlarda geçerli olmadığını düşünüyorum. Çünkü onlar bir ya da iki partnerle ömür geçirebilen hayvanlar değil. Bırakırsanız yılda 8-10 kez kızışırlar ve her birinde çiftleştirirseniz, iki yılda yüzlerce dezavantajlı kedi dünyaya gelir. Bunların sorumluluğunu üstlenebilecek durumumuz olmadığına göre, zaten şehirlerde ya da evlerde doğasına baştan müdahale ettiğimiz can dostlarımızın kontrollü şekilde üremesini sağlamalıyız. Ayrıca erkek kediler, halk arasında siymek olarak tabir edilen kokulu, yani spermli sidik bırakarak kendi bölgelerini işaretlerler ve çıkardıkları seslerle dişileri kendi bölgelerine çağırırlar. Bir apartman dairesinde bu kokulu çişe tahammül etmek mümkün değildir. Benim bu nedenle attığım çarşafların yastıkların haddi hesabı yok. Dişi kedileri kısırlaştırmak o kadar gerekli değil ve meşakkatli bir operasyon gerektiriyor, ama erkeklerin mutlaka sümbül ağa'ya dönüştürülmeleri gerek. Testosteronları azalan kedinin saldırganlığı da azalacaktır üstelik. Daha uysal olacaktır. Veterinerler 6 aydan sonra kedileri kısırlaştırabiliyorlar ama ben yetişkin olmasını beklemenizi öneririm. Gelişimi tamamlandıktan sonra kısırlaştırılmaları daha sağlıklı olur. Bu arada elbette biraz mücadele etmeniz gerekebilir ama yapacak bir şey yok. Bir de, kısırlaştırdıktan sonra kullandığınız mama markasının kısır kediler için olan ürününü seçmelisiniz, yoksa kediniz fazla şişmanlayabilir ve karaciğer yetmezliği, diyabet, böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yakalanabilir.
Kediler tuvaletlerini yaptıklarında onu bir kuma gömme ihtiyacı duyarlar. Anneleri de onları bu konuda eğitir zaten size gelmeden önce. Piyasada bunun için çeşitli kumlar mevcut. Silika dediğimiz silikonlu kumlar daha ucuz olmakla birlikte fazla tozuduklarından kedide ve sizde alerjik reaksiyona sebep olabilirler. Bunun yerine topaklaşan kum kullanmanızı öneriyorum. Bu kumlar kedi çişini ve kakasını yaptıkça topaklaşırlar. Sizler topakları elinize geçireceğiniz bir eldiven ya da poşetle alıp başka bir poşete aktararak çöpe atarsanız, o kum gitgide azalır ve ihtiyaca göre 2 3 haftada 1, ayda 1 o kumu tamamen değiştirebilirsiniz. Kum temizlemek için kürekler de var. Delikli küreği kuma daldırıyorsunuz ve topak delikten geçmiyor, siz de o kum topağını kaldırıp atabiliyorsunuz ama ben bunun çok körcül olmadığını deneyimledim. Sanırım ele poşet ya da eldiven giyilerek bu iş daha kolay halledilir. Kumu değiştireceğiniz zaman tuvaleti çamaşır suyuyla yıkayıp iyice kurulamayı unutmayın. Kediler temiz tuvaletleri severler, yoksa evin başka bir yerinde işlerini görme eğilimine de girebilirler. Tuvaletlerin kapılı ya da üstü açık olanları var. Ama her halükarda malesef tuvaletlerini yaparken dışarı kum sıçratabiliyorlar. O yüzden kumu koyduğunuz yeri düzenli olarak yıkamalı ya da elektrikli süpürgeyle süpürmelisiniz. Bazı kedi sahipleri çamaşır suyu yöntemiyle kedilerini alaturka tuvalete yapmaya alıştırıyorlarmış. Tuvalete çamaşır suyu damlatıp sonra kedinin patisini alıp o çamaşır sulu alana sürttüklerinde kedi mesajı alıyormuş ve kuma ihtiyaç duymadan tuvaletin tam deliğine ihtiyacını görebiliyorlarmış ama ben bu yöntemi uygulayamadım kendi kedimde. Daha doğrusu, böyle bir yöntem olduğunu kedim büyüdükten sonra öğrendim ve iş artık işten geçmişti… [Gülümseme]
Evinizde beslediğiniz can dostunuzun size ve kendisine bir zararının dokunmaması için, aşılarını düzenli olarak yaptırmalısınız. Üç ayda bir iç ve dış parazit aşıları vardır. Sadece yavruyken yapılan lösemi aşısını dışarı çıkıyorsa kesinlikle ihmal etmeyin. Yetişkin olduktan sonra, üç aylık iç ve dış parazit aşılarının yanında, yılda bir kez yapılan karma ve kuduz aşıları da vardır. Dış parazit aşısını yalamasın diye ensesine sürerler. Zehirli bir madde olan bu aşı yapıldıktan sonra kedinizin özellikle ensesine 8 saat kadar dokunmamalısınız. Kedilerin yalayamadıkları tek bölgeleri enseleridir. Ben böyle bir durumda kedimi eve bırakıp kendim dışarı çıkmayı tercih ediyorum… [Gülümseme] Aşılarını yaptırdığınızda ve mama dışında pek bir şey vermediğiniz sürece, kediniz kucak kucağa yatmak, sevip okşamak, yalaşıp koklaşmak için son derece güvenli olacaktır. Isırsa, hatta sizi çizse bile endişe etmemelisiniz. Benim kollarım çizikle dolu, ve 6 yıldır kuduz olmadım. Dışarı da çıkmıyor zaten, aşılarını da yaptırıyorum. Veterinerler ev yemeği vermemeyi öneriyorlar. Ben vermiyorum ama verenler olduğunu duymuştum.
Ve geldik körler için en zor olan safhalara. Kedilerin tüyleri ve tırnakları… Tüylerin havada uçuşmasını ya da kıyafetlerinize, koltuklarınıza yapışmasını istemiyorsanız, evinizi elektrikli süpürgenin ince aparatlarıyla dip bucak süpürmeyi, koltukları hem süpürüp hem de silmeyi, ve kedileri kıyafetlerinizden uzak tutmayı ihmal etmeyin. Ayrıca yavruykenden onları taramaya ve kuru şampuanla temizlemeye alıştırın. Eldiven şeklinde bir tarakla onları okşayarak tarayıp sonra da tarağa yapışan tüyleri atabilirsiniz. Yalnız bunu yaptığınız özel bir köşe olsun evinizde. Kontrolünüz dışında yere düşen tüyleri kolayca temizleyebilmek için işlevsel olur bu. Ayrıca ben kedimi 6 ayda bir traş ettiriyorum. Ev çok sıcak olduğundan epey rahatlıyor bu sayede. Benim de tüy temizleme işim kolaylaşmış oluyor bir yandan… Veterinere aşıya götürdüğümde onu 8 saat aç bırakmış oluyorum ve uyutup traş ediyorlar. Uyanıkken kendini traş ettirmez sanırım… [Gülümseme] Kediler kendilerini kirlenmiş hissettiklerinde yalanarak temizlenirler ve yalanırken epey tüy yutarlar. Bu tüy topaklarını midelerinden çıkarmak için zaman zaman da kusarlar. Fakat kusmak bizim için olduğu gibi onlar için de zor ve sinir bozucu bir eylemdir. Onların bu tüyleri kusarak değil de bağırsaklarından atmalarını sağlayan, malt denilen bir macun var. Bu macunu 3 4 günde 1 mercimekten biraz büyük olacak şekilde ağzına koyduğunuzda ya da yalaması için patisinin üstüne sürdüğünüzde, bu malt yardımıyla tüylerini bağırsaklarından dışkıyla atar ve kusmakla uğraşması gerekmez. Tadı güzeldir. Genelde severler. Ağzına direkt veremezseniz, patisine ya da vücudunun herhangi bir yerine sürebilirsiniz. Onu kendisi temizler ve yer. Özel tırnak makasları var ama açıkçası ben kedimin tırnaklarını kesmeye cesaret edemedim şimdiye kadar. Pek uysal değil, ayrıca canını acıtırım diye korkuyorum. Veterinerde bile 3 4 kişi onu tutup ancak tırnaklarını kesebiliyor. O yüzden benim koltuklarım epey kötü durumda. Koltukların kılıflarının tırmalanmaya dayanıklı olmasına dikkat etmek gerek eğer benim gibi tırnaklarını kendiniz kesemezseniz. Ya da tırmalama tahtalarına alıştırmalısınız. Koltuğunuzu tırmalamasın diye onun sevmediği kokular saçan spreyler de işe yarıyormuş galiba ama ben denemedim.
Bir de ilaç yutturma meselesi var ki bir sürü video izlememe, tarif okumama rağmen ona hap yutturmayı henüz beceremedim. Ben de hapı onun sevdiği bir şeyin içine koyarak ona rüşvet veriyorum. Sıvı ilaçları da yaş mamaya koyarak verebiliyorum. Hapı yoğurdun içinde ezmek de iyi fikir olabilir.
Kedi bakımıyla ilgili olarak aklıma gelen deneyimlerim şimdilik bu kadar. Yorumlarınızla benim yapamadığım şeyleri nasıl yapabileceğim hususunda önerilerde bulunmanızı ve sorularınızla bu küçük rehberi geliştirmeme yardımcı olmanızı özellikle rica ediyorum. Umarım bu yazı, genel olarak hayvanlarla, özel olarak kedilerle körlerin barışmasına ve birlikte yaşamak istemesine vesile olur. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Handish83 | (Şikâyet et)
Vurgulamak istediğim bir diğer öncelikli husus ise, onların bir oyuncak ya da hediyelik eşya olmadığını idrak etmenizin gerekliliğidir. Sevgilinize sevgililer gününde delikli yaldızlı bir kutu içerisinde bembeyaz, küçük, sevimli bir kedi sunmayın sakın! Ve son olarak, pet shoplardan parayla cins kedi, köpek satın almayın. Onların birer mal değil, birer can olduğunu unutmayın ve parayı verip cins bir kedi alarak acımasız hayvan piyasasını destekler konuma düşmeyin. Hayvan barınaklarında ya da sokaklarda sevecen şefkatli kucaklara ve huzurlu yuvalara ihtiyaç duyan hayvanları tercih edin. Ya da hayvan sahiplendiren kişilerle irtibat kurun. Onların sizi çağıracakları yere gidin, annesinden artık ayrılabilecek kadar büyümüş olan hayvanla sakin bir ortamda vakit geçirin. Onlarla oyun oynayın, kucağınıza gelirse alın, okşayın, konuşun, sizinle ruhsal irtibat kurmasını sağlayın. Birbirinize alıştığınızı hissettiğinizde de onu korkutmadan alıp evinize götürün.
Ben önce kedim Taci'yi nasıl sahiplendiğimi anlatmakla işe başlayacağım. Bir arkadaşıma kedi sahiplenmek istediğimi söyleyince, o da beni 8 tane kedinin sahiplendirilmek istendiği bir eve götürmüştü. Ev sahibi bizi oturttu ve tüm kedileri gösterdi. Ben tüm gelişim evrelerini görmek için yavru bir kedi sahiplenmek istemiştim. Yavru kedilerden bazıları henüz emzikli ve küçüktü. İçlerinden bir tanesi ise, 2 aydan biraz daha büyük, beyazlı grili, burnunda kahverengi bir beneği olan Taci'ydi. Ben daha küçük ya da başka kedilerle ilgilenirken, Taci sürekli benim kucağıma geliyor, benimle oynamak istiyordu. Sonra hem arkadaşım, hem kedileri sahiplendiren kişi, hem de ben, Taci'nin beni seçtiğine kanaat getirdik. İsmini koyduk. Bir tel parçasını hareket ettirerek onun o teli yakalamasını sağlayarak biraz onunla oynadım, ve onu korkutmadan, getirdiğim kedi kutusunun içine koyduk. Kediler sessiz hareket ettikleri için, boynuna zilli bir tasma takmamı önermişlerdi hareket ettikçe zil ses çıkarsın ve ben kedinin nerde olduğunu duyabileyim diye. Ayrıca bana kapıları ve dolapları yavaş kapatmamı, kapatırken mutlaka kontrol etmemi önermişlerdi. Özellikle yavruyken onları yanlışlıkla dolaplara falan kapatabiliyor insan. Çünkü çok hızlı ve sessiz hareket ediyorlar. Ayrıca benciller ve bizim körlüğümüze çok da duyarlı değiller. En azından benimki değil. O yüzden ekstra dikkat göstermemiz gerekiyor. Hatta gören kedi sahipleri de bu tür kazalar yaşayabiliyorlar. Ben de daha yavruyken onun boynuna bu tasmayı takıp onun buna alışmasını sağladım. Kan dolaşımının bozulmaması için tasmayla kedinin boynu arasında benim 1 parmağımın girebileceği bir boşluğun bulunduğundan emin olmamı önerdiler ve buna da dikkat ettim. Eve getirdiğimde, önce mamasını, suyunu ve kumunu görebileceği, evi tanıyabileceği merkezi bir yere kutuyu koyup kapağı açtım. Ama onu cebren ve hileyle kutudan çıkarmadım, çünkü ona saygı göstermem gerektiğini düşündüm. Kendini ne zaman hazır hissederse kutudan çıkıp evde dolaşması için onunla oralı olmuyormuş gibi yapıp bir yandan yumuşak bir sesle konuşurken diğer yandan kendi işlerimi yapmaya devam ettim. Yalnız bir kere kutuya elimi sokup ona dokunduğumda, gergin bir şekilde titremekte olduğunu ve başını çevirip sağa sola baktığını gördüm ve yine kendi haline bıraktım. Evi tanımaya çalışıyordu. Saklanacağı, gezeceği, kendini güvende hissedeceği noktaları belirlemeye çalışıyordu sanırım. Yaklaşık 2 saat kadar sonra kutudan çıktı ve miyavlamaya başladı. Cam kenarına çıktı. Onu o zaman yavaş yavaş, okşaya okşaya kucağıma alıp sevmeye başladım. Gevşedi ve mırlamaya başladı. Sonra gitmek istedi ve onu bıraktım. Artık gece olmuştu ve ben de uyumak zorundaydım. Sabah bir bakmıştım ki, boynumda o da uyuyordu. Ağzını da ağzıma dayamıştı. Meğer annesine öyle yaparmış. Yani yavru bir kedi edindiğinizde onun sizi annesi gibi göreceğini unutmayın. Mamasını yiyip suyunu içtikten sonra gelip burnunu burnuma sürterdi yavruyken. Bu da bende ona karşı müthiş bir bağlılık yaratıyordu. Benim Taci'yle ilk günlerim böyle geçti. Bunları anlattıktan sonra, mamasıyla, suyuyla, kumuyla ve bakımıyla ilgili deneyimlerimi paylaşmadan önce şunu söylememe izin verin: Küçük hatalar yapmaktan korkmayın! Bazen ona kızarsanız mesela, kendinizi suçlu hissetmeyin, ama bir daha yapmamaya çalışın. Sevginiz ve iyi niyetiniz kritik olmayan tüm hatalarınızı telâfi etmenize yardımcı olacaktır. Ayrıca bir kediyi yüzde yüz eğitemeyeceğinizi bilin. Yapmasını ya da yapmamasını istediğiniz hususlarda kararlı ve ısrarcı olun. Onun uyumasını istediğiniz yeri, tırmalamasını istediğiniz şeyi ona öğretin ve oyunla onu bu nesnelere alıştırın. İstediğiniz şeyi yaptığında ödüllendirin ya da sevin. İstemediğiniz bir şeyi yaptığında onun yüzünü kendinize çevirip kararlı ve aynı ses tonuyla "hayır" deyip onu 15-20 dakika ilgisiz bırakın. İlk seferde bir değişiklik görmeseniz de, zamanla onun bunu anladığını göreceksiniz. Yine de ara sıra beklemediğiniz anda sizi ısırmasına, size saldırmasına hazırlıklı olun, çünkü doğuştan avcı olan bu hayvanlar, farkında olmadan elinizi ya da bir kıyafetinizi salladığınızda bunun oyun ya da avlanacak bir şey olduğunu sanıp saldırmak isteyebilirler. Kedim yavruyken ben bilgisayarda iki kelime yazamazdım, çünkü ellerimin hareketini gördüğünde klavyeye atlar, hem benim elimi ısırır, hem de üzerinde çalıştığım belgeyi mahfederdi. Şimdi ise o evdeyken sayfalarca çeviri yapabiliyorum. Ara sıra küçük serserilikler yapıyorsa da, bunlar tolore edilebilir bir düzeyde artık. [Gülümseme]
Benim gibi bir apartman dairesinde yaşıyorsanız dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da, pencerelerdir. Kediler özellikle bir kuş sesi duyduklarında ya da bir kuş gördüklerinde, onu avlamak için kendilerini pencereden atabiliyorlar. Yükseklik kavramları da pek olmadığından, bu durum ciddi yaralanmalara sebebiyet verebiliyor. Kedisi camdan düşen pek çok arkadaşım olmuştur bugüne kadar. Pencerelerinize onun tırmalayamayacağı, açamayacağı sineklikler taktırabilir, ya da mümkünse o odadayken pencereyi vasistdas şeklinde yukarıdan açabilirsiniz. Vasistdas koruyucusu edinmek de iyi fikir olabilir. Ayrıca pencereye yaklaştığında yine kararlı bir ses tonuyla onu uyarırsanız, zamanla bunu en azından siz odadayken yapmamayı tercih edecektir. Ama ne olursa olsun, camı açık bir odada onu yalnız bırakmayın. Kedilerin asi ve vahşi bir doğası olduğunu unutmayın! Bahçeli ya da alt katta bir evde oturuyorsanız, onun ara sıra dışarı çıkmasına izin verebilirsiniz, ama içeri girdiğinde temizliğini yapmayı, vücudunu incelemeyi, bir yarasının olup olmadığını kontrol etmeyi ve aşılarını düzenli yaptırmayı ihmal etmemelisiniz.
Kedilerin her evresi için mamalar bulunmakta piyasada. ilk 1 yıl bebeklik ve ergenlik dönemi olduğu için, ona yavru kedi maması vermelisiniz, çünkü ihtiyacı olan vitaminleer ve mineraller yalnızca yavru kedi mamalarında bulunuyor. Kedilerde mama değişimi çeşitli sorunlar yaratabilmekte. Bu nedenle mama markalarında istikrarlı olmanız iyi olur. Ben yıllardır kedimi Proplan'ın ürünleriyle besliyorum. Kedim 10-11 aylıkken, yavru kedi mamasına bir avuç yetişkin kedi maması koydum. Bu veterinerin bana tavsiyesiydi. Bu sayede sindirim sisteminin her iki mamaya da alışmasını, onları tanımasını sağladık. Sonra gitgide yetişkin mamasının miktarını artırıp, yavru kedi maması miktarını azalttım ve 2 3 haftalık bir sürede onu tamamen yetişkin mamasına geçirdim. Aynı markanın farklı aromalarını veriyordum ama markayı değiştirmemeyi tercih ettim. Çünkü bir kez zorunlu olarak farklı bir marka verdiğimde gözünde akıntı ve kabızlık oluştu. Mama değişimi konusunda hassas olabiliyorlar. Ayrıca kediler için yaş mama dediğimiz konserve mamalar da var ve serseriler onu çok seviyor. Ama bu mamalar ödül mamalarıdır ve haftada 1, 10 günde 1 verilmelidirler. Vitamin takviyeleri de varsa da, ben şahsen bunları fazla vermiyorum. Verip vermemek tamamen tercih meselesi.
Kedileri kısırlaştırma konusu da pek çok kişinin tartıştığı bir konudur. Ben kısırlaştırılmaları gerektiğini düşünenlerdenim. Kimilerinin söylediği "üreme hakkı, cinsellik özgürlüğü" kavramlarının hayvanlar için maalesef içinde bulunduğumuz şartlarda geçerli olmadığını düşünüyorum. Çünkü onlar bir ya da iki partnerle ömür geçirebilen hayvanlar değil. Bırakırsanız yılda 8-10 kez kızışırlar ve her birinde çiftleştirirseniz, iki yılda yüzlerce dezavantajlı kedi dünyaya gelir. Bunların sorumluluğunu üstlenebilecek durumumuz olmadığına göre, zaten şehirlerde ya da evlerde doğasına baştan müdahale ettiğimiz can dostlarımızın kontrollü şekilde üremesini sağlamalıyız. Ayrıca erkek kediler, halk arasında siymek olarak tabir edilen kokulu, yani spermli sidik bırakarak kendi bölgelerini işaretlerler ve çıkardıkları seslerle dişileri kendi bölgelerine çağırırlar. Bir apartman dairesinde bu kokulu çişe tahammül etmek mümkün değildir. Benim bu nedenle attığım çarşafların yastıkların haddi hesabı yok. Dişi kedileri kısırlaştırmak o kadar gerekli değil ve meşakkatli bir operasyon gerektiriyor, ama erkeklerin mutlaka sümbül ağa'ya dönüştürülmeleri gerek. Testosteronları azalan kedinin saldırganlığı da azalacaktır üstelik. Daha uysal olacaktır. Veterinerler 6 aydan sonra kedileri kısırlaştırabiliyorlar ama ben yetişkin olmasını beklemenizi öneririm. Gelişimi tamamlandıktan sonra kısırlaştırılmaları daha sağlıklı olur. Bu arada elbette biraz mücadele etmeniz gerekebilir ama yapacak bir şey yok. Bir de, kısırlaştırdıktan sonra kullandığınız mama markasının kısır kediler için olan ürününü seçmelisiniz, yoksa kediniz fazla şişmanlayabilir ve karaciğer yetmezliği, diyabet, böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yakalanabilir.
Kediler tuvaletlerini yaptıklarında onu bir kuma gömme ihtiyacı duyarlar. Anneleri de onları bu konuda eğitir zaten size gelmeden önce. Piyasada bunun için çeşitli kumlar mevcut. Silika dediğimiz silikonlu kumlar daha ucuz olmakla birlikte fazla tozuduklarından kedide ve sizde alerjik reaksiyona sebep olabilirler. Bunun yerine topaklaşan kum kullanmanızı öneriyorum. Bu kumlar kedi çişini ve kakasını yaptıkça topaklaşırlar. Sizler topakları elinize geçireceğiniz bir eldiven ya da poşetle alıp başka bir poşete aktararak çöpe atarsanız, o kum gitgide azalır ve ihtiyaca göre 2 3 haftada 1, ayda 1 o kumu tamamen değiştirebilirsiniz. Kum temizlemek için kürekler de var. Delikli küreği kuma daldırıyorsunuz ve topak delikten geçmiyor, siz de o kum topağını kaldırıp atabiliyorsunuz ama ben bunun çok körcül olmadığını deneyimledim. Sanırım ele poşet ya da eldiven giyilerek bu iş daha kolay halledilir. Kumu değiştireceğiniz zaman tuvaleti çamaşır suyuyla yıkayıp iyice kurulamayı unutmayın. Kediler temiz tuvaletleri severler, yoksa evin başka bir yerinde işlerini görme eğilimine de girebilirler. Tuvaletlerin kapılı ya da üstü açık olanları var. Ama her halükarda malesef tuvaletlerini yaparken dışarı kum sıçratabiliyorlar. O yüzden kumu koyduğunuz yeri düzenli olarak yıkamalı ya da elektrikli süpürgeyle süpürmelisiniz. Bazı kedi sahipleri çamaşır suyu yöntemiyle kedilerini alaturka tuvalete yapmaya alıştırıyorlarmış. Tuvalete çamaşır suyu damlatıp sonra kedinin patisini alıp o çamaşır sulu alana sürttüklerinde kedi mesajı alıyormuş ve kuma ihtiyaç duymadan tuvaletin tam deliğine ihtiyacını görebiliyorlarmış ama ben bu yöntemi uygulayamadım kendi kedimde. Daha doğrusu, böyle bir yöntem olduğunu kedim büyüdükten sonra öğrendim ve iş artık işten geçmişti… [Gülümseme]
Evinizde beslediğiniz can dostunuzun size ve kendisine bir zararının dokunmaması için, aşılarını düzenli olarak yaptırmalısınız. Üç ayda bir iç ve dış parazit aşıları vardır. Sadece yavruyken yapılan lösemi aşısını dışarı çıkıyorsa kesinlikle ihmal etmeyin. Yetişkin olduktan sonra, üç aylık iç ve dış parazit aşılarının yanında, yılda bir kez yapılan karma ve kuduz aşıları da vardır. Dış parazit aşısını yalamasın diye ensesine sürerler. Zehirli bir madde olan bu aşı yapıldıktan sonra kedinizin özellikle ensesine 8 saat kadar dokunmamalısınız. Kedilerin yalayamadıkları tek bölgeleri enseleridir. Ben böyle bir durumda kedimi eve bırakıp kendim dışarı çıkmayı tercih ediyorum… [Gülümseme] Aşılarını yaptırdığınızda ve mama dışında pek bir şey vermediğiniz sürece, kediniz kucak kucağa yatmak, sevip okşamak, yalaşıp koklaşmak için son derece güvenli olacaktır. Isırsa, hatta sizi çizse bile endişe etmemelisiniz. Benim kollarım çizikle dolu, ve 6 yıldır kuduz olmadım. Dışarı da çıkmıyor zaten, aşılarını da yaptırıyorum. Veterinerler ev yemeği vermemeyi öneriyorlar. Ben vermiyorum ama verenler olduğunu duymuştum.
Ve geldik körler için en zor olan safhalara. Kedilerin tüyleri ve tırnakları… Tüylerin havada uçuşmasını ya da kıyafetlerinize, koltuklarınıza yapışmasını istemiyorsanız, evinizi elektrikli süpürgenin ince aparatlarıyla dip bucak süpürmeyi, koltukları hem süpürüp hem de silmeyi, ve kedileri kıyafetlerinizden uzak tutmayı ihmal etmeyin. Ayrıca yavruykenden onları taramaya ve kuru şampuanla temizlemeye alıştırın. Eldiven şeklinde bir tarakla onları okşayarak tarayıp sonra da tarağa yapışan tüyleri atabilirsiniz. Yalnız bunu yaptığınız özel bir köşe olsun evinizde. Kontrolünüz dışında yere düşen tüyleri kolayca temizleyebilmek için işlevsel olur bu. Ayrıca ben kedimi 6 ayda bir traş ettiriyorum. Ev çok sıcak olduğundan epey rahatlıyor bu sayede. Benim de tüy temizleme işim kolaylaşmış oluyor bir yandan… Veterinere aşıya götürdüğümde onu 8 saat aç bırakmış oluyorum ve uyutup traş ediyorlar. Uyanıkken kendini traş ettirmez sanırım… [Gülümseme] Kediler kendilerini kirlenmiş hissettiklerinde yalanarak temizlenirler ve yalanırken epey tüy yutarlar. Bu tüy topaklarını midelerinden çıkarmak için zaman zaman da kusarlar. Fakat kusmak bizim için olduğu gibi onlar için de zor ve sinir bozucu bir eylemdir. Onların bu tüyleri kusarak değil de bağırsaklarından atmalarını sağlayan, malt denilen bir macun var. Bu macunu 3 4 günde 1 mercimekten biraz büyük olacak şekilde ağzına koyduğunuzda ya da yalaması için patisinin üstüne sürdüğünüzde, bu malt yardımıyla tüylerini bağırsaklarından dışkıyla atar ve kusmakla uğraşması gerekmez. Tadı güzeldir. Genelde severler. Ağzına direkt veremezseniz, patisine ya da vücudunun herhangi bir yerine sürebilirsiniz. Onu kendisi temizler ve yer. Özel tırnak makasları var ama açıkçası ben kedimin tırnaklarını kesmeye cesaret edemedim şimdiye kadar. Pek uysal değil, ayrıca canını acıtırım diye korkuyorum. Veterinerde bile 3 4 kişi onu tutup ancak tırnaklarını kesebiliyor. O yüzden benim koltuklarım epey kötü durumda. Koltukların kılıflarının tırmalanmaya dayanıklı olmasına dikkat etmek gerek eğer benim gibi tırnaklarını kendiniz kesemezseniz. Ya da tırmalama tahtalarına alıştırmalısınız. Koltuğunuzu tırmalamasın diye onun sevmediği kokular saçan spreyler de işe yarıyormuş galiba ama ben denemedim.
Bir de ilaç yutturma meselesi var ki bir sürü video izlememe, tarif okumama rağmen ona hap yutturmayı henüz beceremedim. Ben de hapı onun sevdiği bir şeyin içine koyarak ona rüşvet veriyorum. Sıvı ilaçları da yaş mamaya koyarak verebiliyorum. Hapı yoğurdun içinde ezmek de iyi fikir olabilir.
Kedi bakımıyla ilgili olarak aklıma gelen deneyimlerim şimdilik bu kadar. Yorumlarınızla benim yapamadığım şeyleri nasıl yapabileceğim hususunda önerilerde bulunmanızı ve sorularınızla bu küçük rehberi geliştirmeme yardımcı olmanızı özellikle rica ediyorum. Umarım bu yazı, genel olarak hayvanlarla, özel olarak kedilerle körlerin barışmasına ve birlikte yaşamak istemesine vesile olur. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Handish83 | (Şikâyet et)
Kediler, siz sevmek veya oynamak istediğinizde değil, onlar sevilmek ve oynamak istediğinde yaklaşmanız gereken canlılardır. Yani bir köpek gibi biraz okşadığınızda tav olmazlar. Kendileri istemeleri gerekir. O yüzden onu kucağınıza alıp birkaç kez okşadıktan sonra çekip gitmek isterse sevmeye devam etmemelisiniz.
Yemek masasına çıkmasına izin vermemenizi de tavsiye ederim. Bu, tamamen kişisel bir görüş; izin verebilirsiniz de. Benim tavsiye etmememin sebebi hijyen değil, güvenlik. Sakar kediler de olabiliyor. Oynayacağım veya peyniri tırtıklayacağım derken tabağı yere devirebiliyorlar.
Sıcaç içecek alışkanlığınız da güvenliği için önemli. Eğer kahve ve çayı sehpaya değil de koltuğun kolaç kısmına koyuyorsanız ya bu alışkanlığınızdan vazgeçin ya da yavru kedinizi bu konuda eğitin. Bir fincana sıcak su koyduktan ve seramiğin biraz ısınmasından sonra kedinizi kucağınıza alıp patisini fincana dayayın. Böylece kolaç üstünde duran fincanlara oyun amaçlı bulaşmamasını sağlarsınız.
Yapmamasını istediğiniz bir davranış olduğunda, ipucunun ilk kaydında bahsedildiği üzere yüzünüze yaklaştırıp "Hayır" deyin. Ben bunu yaptıktan sonra kedimi usulca yere bırakmak yerine zeminde ona zarar verecek bir şey olmadığından emin olup yaklaşık bir buçuk metreden onu bırakırdım. Böylece hoşnutsuzluğunuzu daha iyi anlıyorlar. Yüksekten bıraktığınız için canlarının yandığını da düşünmeyin. Hiçbir acı çekmiyorlar hatta hoşlarına da gidiyor ancak bu eylemi oyun amaçlı yapmayın ki, sizin hoşnutsuz olduğunuz anları iyice anlasın.
Köpek tasması da gayet körcül bir oyuncak. Bu tasmalar elektrik süpürgelerindeki kabloyu otomatik olarak içeri çeken mekanizmaya benzer bir yapıda. Kayışın bir metresini açıp havada sallandırın. Mekanizmayı kilitleyen mandalı sıkmak yerine kayışı siz tutun. Yerde sürüklediğiniz kayışı dişleyen kedi onu kendine doğru çektikçe kayışı bırakın. O da bıraktığında kayış otomatik geri toplandığında ilgisini çekiyor ve onu yakalama çalışıyor.
Mutfak tezgâhı da kediler için pek güvenli yerler değil. Oraya çıkmasına da izin vermeyin.
Bazı yavru kediler hayli ilginç davranışlar sergileyebilir. O yüzden kedinize verdiğiniz su miktarının düzenli olarak azaldığından emin olun. Kediniz yavruysa ve onu bir evden değil de sokaktan alıp sahiplendiyseniz ilk zamanlar klozetinizin kapağını kapatma alışkanlığı edinin. Çünkü su ihtiyaçlarını oradan karşılamaya yönelebiliyorlar. Genelde yavru kediler zaten su içmez. Su ihtiyaçlarını sütten karşılar. O yüzden başlangıçta ve sonradan ara sıra mamanın yanına süt koymanız da fena olmaz.
Kedi ile yaşamaya başladığınız ilk dönemlerde de sonrasında da sokak kapınıza dikkat etmelisiniz. Hele hele kediniz kısır değilse çok daha dikkatli olmalısınız. Gün boyu yalnız kaldıdğı için sahibini özlüyor. Siz anahtarı kilit yuvasına taktığınız an eğer canı da sevilmek veya oynamak istiyorsa kapının eşiğinde bitiyorlar. Bazı çakallarsa çöp atmak için ya da gelen servis paketini almak için kapıyı açtığınızda araziye uyma isteğine yenilip aralık kapıdan tüyüyorlar.
Evinizde kedi dışında akvaryum veya kuş varsa dikkat etmeniz şart. Eğer küçük fanusta beslediğiniz bir balık varsa bir şeyden emin olun: Er ya da geç o fanus kırılacaktır. Kuş varsa ve onu ara sıra ev içinde serbest bırakıyorsanız o kuşun da hiç şansı olmadığından şüpheniz olmasın. Bir köpek, evdeki bir kediye, kuşa, balığa alışıp zarar vermez çoğunlukla. Amma velakin bir kedi, evdeki köpeğe alışsa bile bir balığa veya kuşa asla alışıp onu arkadaş olarak bellemez. İstisnalar yok değildir elbet ancak ben bugüne kadar bir kuşu affedip onunla sadece oynayan bir kedi görmedim.
İpucunda bahsedildiği üzere kediler temiz yere işemeyi sever. Alışkanlıkları da kolay kolay değişmez. Ancak kapris yapmak isterse de evin herhangi bir yerine işemekten çekinmezler. Böyle bir durumu fark ettiğinizde bilin ki kedinizle aranızı düzeltmeniz gerekiyor. Ya sizi birinden kıskanmıştır ya da yalnız kalmaktan veya onunla ilgilenilmemesinden hoşnut değildir. Yanlış yere işeme durumunda kedinizi alıp olay mahaline götürün ve başını onun canını yakmayacak ama otoriter bir şekilde tutup işediği alana yaklaştırın. O başını geri çekmek istese de bir süre direterek başını basılı tutun. Daha sonra da yüzünüze yaklaştırıp "Hayır!" dedikten sonra yüksekten onu aşağı bırakın. Sonra da paşa paşa o işediği yeri silip ara sıra onunla oynamanız gerektiğini hatırlayın.
Kediler; açlığını, susuzluğunu, ödüllendirilmek istediğini ifade etmek için genelde usul usul bacaklarınızın arasında dolanır. Eğer aç veya susuz kaldıysa miyavladıkları da olur. Böyle bir durumda "Nasılsa maması ve suyu var" diye düşünmeyin. Bir zahmet gidip kontrol edin. Sakarlıktan suyu dökmüş, zeminden de içmeyi tercih etmemiş olabilir veya oburluk yapıp mamasını erken tüketmiş de olabilir.
Kediler hastalandıklarında genelde hareket oranları fark edilir şekilde düşer. İştahları kapanı. Uyuma yeri olarak bellediği yere postu serip durumu fark etmenizi bekler. Kedinizin daha az hareket ettiğini fark ettiğinizde yapmanız gereken ilk şey mama ve su tüketimini kontrol etmeniz. Daha sonra onu yavaş yavaş okşarken özellikle patilerinin eklem yerlerini ve karın kısmını hafifçe sıkmanız. Bu canlılar yalnız başlarınayken daha bir yaramaz olurlar. Siz evde yokken oynamak için vitrinin en üstüne sıçramış, oraya tutunamayıp düşmüş ve düşerken de dört ayak üstüne inmek için bedenini çevirdiği anda sandalye veya masaya çarparak yaralanmış olabilir. Patiler, karın ve boyun kısmını okşamınız bu nedenle çok önemli. Eğer bir sorun varsa zaten ya dokundurmaz ya da dokunduğunuzda anında tepki verir. Size de veteriner yolu düşer.
Uyumadan önce yastığınızı kontrol etmenizi de tavsiye ederim. Özellikle yedi sekiz yaşını geçmiş yetişkin ve on on iki yaşını geçmiş yaşlı kediler küsünce çok acımasız oluyor ve size inat gidip yastığınıza işeyebiliyor. Ev içinde işediğinde yukarıda bahsettiğim yapılması gereken davranışı sergilemeyin. Çünkü yastığa işeme normal zemine işemekten çok farklı bir tepkidir. Bu, kedinizin sizi kıskandığı veya onu gerçekten çok ihmal ettiğinizi düşündüğü anlamına gelir -ki o bu ruh hâlindeyken ona otoriter değil sevecen yaklamanız daha iyi olur. Otoriter olursanız ne olur? Eh, muhtemelen iplemez ve tekrar yastığa işer. Aynı davranışı ikinci kez sergilediğinde yatak odanızın kapısını kapalı tutmaya başlayın. Ne gündüz ne de gece onu odaya almayın. Yaptığı şeyden hoşlanmadığınızı ve bu yüzden onu dışladığınızı anlayacak kadar zekâları var.
Bahçeli bir eviniz varsa ve kediniz kısırsa dışarı çıkma isteğine engel olmayın. Genelde çok uzaklaşmıyorlar. Ancak başlangıç için onu bahçede ve çevrede gezdirmeniz, hatta mümküsnse bu işi bir tasma ile yapmanız onun için daha güvenli. Kaybolacak kadar aptal canlılar değil ama hergelelik edecek kadar özgür yaratıklardır kediler. Eğer kısırsa pek uzaklaşmaz ya da arabaların olduğu caddelere gitmez; topraktan uzaklaşmayı pek sevmiyorlar. Ama kısır değilse kapıyı dahi açmayı aklınızdan geçirmeyin. Çiftleşme döneminde kaybolacak kadar alıklaşabiliyorlar. Kaybolursa da özellikle mama yediği saatlerde onu çevrede, çoğunlukla kuytu köşelerde arayın. Ev kedileri kaybolduğunda özellikle geceleri içgüdüsel olarak kapalı yerleri tercih ederler. Kaybolduğunda da umudu kesmeyin derim. Benim Tospik Hanım adlı kedim yavruladıktan sonra yavrularıyla papaz olup ortadan kayboldu. Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca da kendisini göremedik. Sonra bir gün hiçbir şey olmamış gibi sallana sallana geldi. Beni görünce paçalarımdan tırmanıp oynamak istedi ama tabii bu otuz saniye sürmedi, sonra gitti her zamanki yerine kıvrılıp mırlamaya başladı. Kaçan bir kediniz geri döndüğünde acele etmeyin. Genelde sokaklarda başlarına hoş şeyler gelmediği için size karşı dahi ürkek davranabilir, uzak durmak isteyebilir. Kendini güvende hissetmesi için ona izin verin.
Kediniz hamile kalırsa hamilelik sürecini takip etmelisiniz. Özellikle doğum anı yaklaştığında evde onun gireceği küçük alanları kapamalısınız. Bu, onların içgüdüsel bir davranışı. Kendilerini güvende hissetseler ve o evde başlarına kötü bir şey gelmeyeceğinden emin olsalar dahi doğum anı gelince dolapların içine, aralıklarına, koltuk arkalarına girip doğurmayı tercih ediyorlar. Bunu fark ederseniz onu yavaşça tutup uygun bir yere götürüp okşayın. Onunla konuşun. Doğum için de sizin herhangi bir şey yapmanıza gerek yok. Kendi işlerini kendileri görüyorlar. O anda yapmanız gereken en mantıklı şey ondan uzak durmak ve hatta yalnız kalmasını sağlamak. Sevp okşarsam daha iyi hisseder kendini, diye düşünmeyin. Doğum anında gergin oluyorlar ve yavrularını içgüdüsel olarak korumaya çalışıyorlar.
Doğumdan sonra onu uygun bir yere taşıyın. Ama bunu yaparken onu kucağınıza aldığınızda yavrularını görebileceği şekilde tutun ve eğer mümkünse yavrulardan birini de diğer elinize alın. Onu, yavrularından uzaklaştırmaya çalıştığınızı düşünmemeli. Aslında her şekilde böyle düşünecektir ama göz teması ve elinizdeki diğer yavru bu düşüncenin korkuya dönüşmesine engel olacaktır. Diğer yavruları yanına taşımak için de zaman kaybetmeyin. Yavruları temizlemenize de gerek yok. Annesi o işi hallediyor. Eğer isterseniz çok hafif nemli ve ılık bir bezle kabaca silebilirsiniz. Sonrasında mamasını ve suyunu onu taşıdığınız yerin hemen yakınına koyun. Çünkü annelik güdüsü nedeniyle gün içinde yerinde doğru düzgün duramayan kediniz günlerce hep aynı yerde yatıp yavrularına bekçilik edecek. Gözleri açılıp ortalıkta dolanmaya başlamadan anne de pek ortalıkta dolanmıyor.
Yavrulara tuvalet eğitimini zart diye veremeyeceğinize de emin olun. Ama hızlı öğreniyorlar o ayrı bir konu. Nene/dede olup torun tombalağa karışmanın bedelinin sidik temizlemek olmasına da aldırmayın. Yavrularla oynamak kötü anılarınızı unutturacaktır. [Açık ağızlı gülümseme]
Notumsu: Yukarıda doğum anına karışmamanıza dair öneriyi veterinere danışmayı ihmal etmeyin. Kedinizin kilosu, yavru sayısını dikkate alarak size yardım, ona yardım etmenizi ve bu işi nasıl yapmanız gerektiğini söyleyip tarif edebilir. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Yemek masasına çıkmasına izin vermemenizi de tavsiye ederim. Bu, tamamen kişisel bir görüş; izin verebilirsiniz de. Benim tavsiye etmememin sebebi hijyen değil, güvenlik. Sakar kediler de olabiliyor. Oynayacağım veya peyniri tırtıklayacağım derken tabağı yere devirebiliyorlar.
Sıcaç içecek alışkanlığınız da güvenliği için önemli. Eğer kahve ve çayı sehpaya değil de koltuğun kolaç kısmına koyuyorsanız ya bu alışkanlığınızdan vazgeçin ya da yavru kedinizi bu konuda eğitin. Bir fincana sıcak su koyduktan ve seramiğin biraz ısınmasından sonra kedinizi kucağınıza alıp patisini fincana dayayın. Böylece kolaç üstünde duran fincanlara oyun amaçlı bulaşmamasını sağlarsınız.
Yapmamasını istediğiniz bir davranış olduğunda, ipucunun ilk kaydında bahsedildiği üzere yüzünüze yaklaştırıp "Hayır" deyin. Ben bunu yaptıktan sonra kedimi usulca yere bırakmak yerine zeminde ona zarar verecek bir şey olmadığından emin olup yaklaşık bir buçuk metreden onu bırakırdım. Böylece hoşnutsuzluğunuzu daha iyi anlıyorlar. Yüksekten bıraktığınız için canlarının yandığını da düşünmeyin. Hiçbir acı çekmiyorlar hatta hoşlarına da gidiyor ancak bu eylemi oyun amaçlı yapmayın ki, sizin hoşnutsuz olduğunuz anları iyice anlasın.
Köpek tasması da gayet körcül bir oyuncak. Bu tasmalar elektrik süpürgelerindeki kabloyu otomatik olarak içeri çeken mekanizmaya benzer bir yapıda. Kayışın bir metresini açıp havada sallandırın. Mekanizmayı kilitleyen mandalı sıkmak yerine kayışı siz tutun. Yerde sürüklediğiniz kayışı dişleyen kedi onu kendine doğru çektikçe kayışı bırakın. O da bıraktığında kayış otomatik geri toplandığında ilgisini çekiyor ve onu yakalama çalışıyor.
Mutfak tezgâhı da kediler için pek güvenli yerler değil. Oraya çıkmasına da izin vermeyin.
Bazı yavru kediler hayli ilginç davranışlar sergileyebilir. O yüzden kedinize verdiğiniz su miktarının düzenli olarak azaldığından emin olun. Kediniz yavruysa ve onu bir evden değil de sokaktan alıp sahiplendiyseniz ilk zamanlar klozetinizin kapağını kapatma alışkanlığı edinin. Çünkü su ihtiyaçlarını oradan karşılamaya yönelebiliyorlar. Genelde yavru kediler zaten su içmez. Su ihtiyaçlarını sütten karşılar. O yüzden başlangıçta ve sonradan ara sıra mamanın yanına süt koymanız da fena olmaz.
Kedi ile yaşamaya başladığınız ilk dönemlerde de sonrasında da sokak kapınıza dikkat etmelisiniz. Hele hele kediniz kısır değilse çok daha dikkatli olmalısınız. Gün boyu yalnız kaldıdğı için sahibini özlüyor. Siz anahtarı kilit yuvasına taktığınız an eğer canı da sevilmek veya oynamak istiyorsa kapının eşiğinde bitiyorlar. Bazı çakallarsa çöp atmak için ya da gelen servis paketini almak için kapıyı açtığınızda araziye uyma isteğine yenilip aralık kapıdan tüyüyorlar.
Evinizde kedi dışında akvaryum veya kuş varsa dikkat etmeniz şart. Eğer küçük fanusta beslediğiniz bir balık varsa bir şeyden emin olun: Er ya da geç o fanus kırılacaktır. Kuş varsa ve onu ara sıra ev içinde serbest bırakıyorsanız o kuşun da hiç şansı olmadığından şüpheniz olmasın. Bir köpek, evdeki bir kediye, kuşa, balığa alışıp zarar vermez çoğunlukla. Amma velakin bir kedi, evdeki köpeğe alışsa bile bir balığa veya kuşa asla alışıp onu arkadaş olarak bellemez. İstisnalar yok değildir elbet ancak ben bugüne kadar bir kuşu affedip onunla sadece oynayan bir kedi görmedim.
İpucunda bahsedildiği üzere kediler temiz yere işemeyi sever. Alışkanlıkları da kolay kolay değişmez. Ancak kapris yapmak isterse de evin herhangi bir yerine işemekten çekinmezler. Böyle bir durumu fark ettiğinizde bilin ki kedinizle aranızı düzeltmeniz gerekiyor. Ya sizi birinden kıskanmıştır ya da yalnız kalmaktan veya onunla ilgilenilmemesinden hoşnut değildir. Yanlış yere işeme durumunda kedinizi alıp olay mahaline götürün ve başını onun canını yakmayacak ama otoriter bir şekilde tutup işediği alana yaklaştırın. O başını geri çekmek istese de bir süre direterek başını basılı tutun. Daha sonra da yüzünüze yaklaştırıp "Hayır!" dedikten sonra yüksekten onu aşağı bırakın. Sonra da paşa paşa o işediği yeri silip ara sıra onunla oynamanız gerektiğini hatırlayın.
Kediler; açlığını, susuzluğunu, ödüllendirilmek istediğini ifade etmek için genelde usul usul bacaklarınızın arasında dolanır. Eğer aç veya susuz kaldıysa miyavladıkları da olur. Böyle bir durumda "Nasılsa maması ve suyu var" diye düşünmeyin. Bir zahmet gidip kontrol edin. Sakarlıktan suyu dökmüş, zeminden de içmeyi tercih etmemiş olabilir veya oburluk yapıp mamasını erken tüketmiş de olabilir.
Kediler hastalandıklarında genelde hareket oranları fark edilir şekilde düşer. İştahları kapanı. Uyuma yeri olarak bellediği yere postu serip durumu fark etmenizi bekler. Kedinizin daha az hareket ettiğini fark ettiğinizde yapmanız gereken ilk şey mama ve su tüketimini kontrol etmeniz. Daha sonra onu yavaş yavaş okşarken özellikle patilerinin eklem yerlerini ve karın kısmını hafifçe sıkmanız. Bu canlılar yalnız başlarınayken daha bir yaramaz olurlar. Siz evde yokken oynamak için vitrinin en üstüne sıçramış, oraya tutunamayıp düşmüş ve düşerken de dört ayak üstüne inmek için bedenini çevirdiği anda sandalye veya masaya çarparak yaralanmış olabilir. Patiler, karın ve boyun kısmını okşamınız bu nedenle çok önemli. Eğer bir sorun varsa zaten ya dokundurmaz ya da dokunduğunuzda anında tepki verir. Size de veteriner yolu düşer.
Uyumadan önce yastığınızı kontrol etmenizi de tavsiye ederim. Özellikle yedi sekiz yaşını geçmiş yetişkin ve on on iki yaşını geçmiş yaşlı kediler küsünce çok acımasız oluyor ve size inat gidip yastığınıza işeyebiliyor. Ev içinde işediğinde yukarıda bahsettiğim yapılması gereken davranışı sergilemeyin. Çünkü yastığa işeme normal zemine işemekten çok farklı bir tepkidir. Bu, kedinizin sizi kıskandığı veya onu gerçekten çok ihmal ettiğinizi düşündüğü anlamına gelir -ki o bu ruh hâlindeyken ona otoriter değil sevecen yaklamanız daha iyi olur. Otoriter olursanız ne olur? Eh, muhtemelen iplemez ve tekrar yastığa işer. Aynı davranışı ikinci kez sergilediğinde yatak odanızın kapısını kapalı tutmaya başlayın. Ne gündüz ne de gece onu odaya almayın. Yaptığı şeyden hoşlanmadığınızı ve bu yüzden onu dışladığınızı anlayacak kadar zekâları var.
Bahçeli bir eviniz varsa ve kediniz kısırsa dışarı çıkma isteğine engel olmayın. Genelde çok uzaklaşmıyorlar. Ancak başlangıç için onu bahçede ve çevrede gezdirmeniz, hatta mümküsnse bu işi bir tasma ile yapmanız onun için daha güvenli. Kaybolacak kadar aptal canlılar değil ama hergelelik edecek kadar özgür yaratıklardır kediler. Eğer kısırsa pek uzaklaşmaz ya da arabaların olduğu caddelere gitmez; topraktan uzaklaşmayı pek sevmiyorlar. Ama kısır değilse kapıyı dahi açmayı aklınızdan geçirmeyin. Çiftleşme döneminde kaybolacak kadar alıklaşabiliyorlar. Kaybolursa da özellikle mama yediği saatlerde onu çevrede, çoğunlukla kuytu köşelerde arayın. Ev kedileri kaybolduğunda özellikle geceleri içgüdüsel olarak kapalı yerleri tercih ederler. Kaybolduğunda da umudu kesmeyin derim. Benim Tospik Hanım adlı kedim yavruladıktan sonra yavrularıyla papaz olup ortadan kayboldu. Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca da kendisini göremedik. Sonra bir gün hiçbir şey olmamış gibi sallana sallana geldi. Beni görünce paçalarımdan tırmanıp oynamak istedi ama tabii bu otuz saniye sürmedi, sonra gitti her zamanki yerine kıvrılıp mırlamaya başladı. Kaçan bir kediniz geri döndüğünde acele etmeyin. Genelde sokaklarda başlarına hoş şeyler gelmediği için size karşı dahi ürkek davranabilir, uzak durmak isteyebilir. Kendini güvende hissetmesi için ona izin verin.
Kediniz hamile kalırsa hamilelik sürecini takip etmelisiniz. Özellikle doğum anı yaklaştığında evde onun gireceği küçük alanları kapamalısınız. Bu, onların içgüdüsel bir davranışı. Kendilerini güvende hissetseler ve o evde başlarına kötü bir şey gelmeyeceğinden emin olsalar dahi doğum anı gelince dolapların içine, aralıklarına, koltuk arkalarına girip doğurmayı tercih ediyorlar. Bunu fark ederseniz onu yavaşça tutup uygun bir yere götürüp okşayın. Onunla konuşun. Doğum için de sizin herhangi bir şey yapmanıza gerek yok. Kendi işlerini kendileri görüyorlar. O anda yapmanız gereken en mantıklı şey ondan uzak durmak ve hatta yalnız kalmasını sağlamak. Sevp okşarsam daha iyi hisseder kendini, diye düşünmeyin. Doğum anında gergin oluyorlar ve yavrularını içgüdüsel olarak korumaya çalışıyorlar.
Doğumdan sonra onu uygun bir yere taşıyın. Ama bunu yaparken onu kucağınıza aldığınızda yavrularını görebileceği şekilde tutun ve eğer mümkünse yavrulardan birini de diğer elinize alın. Onu, yavrularından uzaklaştırmaya çalıştığınızı düşünmemeli. Aslında her şekilde böyle düşünecektir ama göz teması ve elinizdeki diğer yavru bu düşüncenin korkuya dönüşmesine engel olacaktır. Diğer yavruları yanına taşımak için de zaman kaybetmeyin. Yavruları temizlemenize de gerek yok. Annesi o işi hallediyor. Eğer isterseniz çok hafif nemli ve ılık bir bezle kabaca silebilirsiniz. Sonrasında mamasını ve suyunu onu taşıdığınız yerin hemen yakınına koyun. Çünkü annelik güdüsü nedeniyle gün içinde yerinde doğru düzgün duramayan kediniz günlerce hep aynı yerde yatıp yavrularına bekçilik edecek. Gözleri açılıp ortalıkta dolanmaya başlamadan anne de pek ortalıkta dolanmıyor.
Yavrulara tuvalet eğitimini zart diye veremeyeceğinize de emin olun. Ama hızlı öğreniyorlar o ayrı bir konu. Nene/dede olup torun tombalağa karışmanın bedelinin sidik temizlemek olmasına da aldırmayın. Yavrularla oynamak kötü anılarınızı unutturacaktır. [Açık ağızlı gülümseme]
Notumsu: Yukarıda doğum anına karışmamanıza dair öneriyi veterinere danışmayı ihmal etmeyin. Kedinizin kilosu, yavru sayısını dikkate alarak size yardım, ona yardım etmenizi ve bu işi nasıl yapmanız gerektiğini söyleyip tarif edebilir. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Tasmanın üstüne suda slinmeyecek bir kalemle "Annemi ara 05XXXXXXX" şeklinde telefon numarasını yazarsanız kedi kaçtığında işe yarar. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Anonim | (Şikâyet et)
Ekleyen: Anonim | (Şikâyet et)
Önceki İpucu: Ev İşlerine Sıfırdan Giriş 1 | Sonraki İpucu: El-kol Hareketleriyle Nesne, Argo Tabir, İdeoloji, Duygu ve Yönlendirme İfadeleri - 2