Körcül Şekilde Oynanan Futbol ve Kuralları
( tarihinde yayınlandı)Çoğunuz futbola ilgi duyuyorsunuz, ya da duymuşsunuzdur. Maçlar oynanırken, yerinizde hop oturup, hop kalkmış, takımınıza tezahürat yapmış, kendinizi oyuncuların yerine koymuş, onların yerinde olabilmeyi dilemişsinizdir. Fakat görme engelli olduğunuzdan dolayı, futbol oynayamayacağınızı, bunların sadece hayal olduğunu söylemişsinizdir kendinize belki de. Fakat artık bunlar hayal değil! Görme engelli futbolu oluşturulmuş olup, Türkiye görme engelliler fedarasyonu ile, türkiye futbol fedarasyonunun, ortak çalışmalarıyla, topluma tanıtılmaya, yaygınlaştırılmaya başlanmıştır. Fakat "nasıl?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Gelin sizlere, biraz görme engelli futbolundan, nasıl oynandığından, kurallarından bahsedeyim.
Öncelikle, futbol oynamak için, bir kulübün sporcusu olmanız gerekiyor, normal futbolda olduğu gibi. Bu konuda faliyet gösteren, aklımda olan şehirler şöyle: İzmir, İstanbul, Ankara, Gaziantep, Malatya, Tokat, Samsun, Denizli, Ordu, Kayseri. Benim hatırladıklarım bunlar. Fakat yaşadığınız şehirde, futbol faliyetini gösteren kulüp olup olmadığını merak ediyorsanız, küçük çaplı bir araştırma yeterli olacaktır. Bu işe, engelli tanıdıklarınıza, arkadaşlarınıza sorarak başlayabilirsiniz. Futbolu, illa da kendi şehrinizde oynamak zorunda değilsiniz. Futbol faliyeti gösteren kulüplerin olduğu, size yakın şehirlerde de oynayabilirsiniz. Mesela Elazığda yaşıyorsunuz, gidip Malatyada oynayabilirsiniz. Ama sıfırdan başlıyorsanız, pek sağlıklı olmayacaktır diye tahmin etmekteyim.
Görme engelli bir futbol kulübünde, futbol oynayabilmek için, lisansınızın olması gerekiyor. Lisans için gerekenler: 2 fotoğaf, kimlik fotokopisi, herhangi bir sağlık probleminizin olmadığını gösteren bir belge. Bu belgeyi de, aile hekiminizden alabilirsiniz.
Öncelikle, görme engelli futbolu, zilli bir top ile oynanıyor. Bu zil, top hareket ettiğinde ses çıkarıyor ve görme engellilerin, topun nereye gittiğini anlamalarını sağlıyor. Maçlar 25er dakikadan iki yarı olmak üzere, 50 dakika sürüyor. Ayrıca her yarıda, takımların birer mola alma hakkı var. Bu molalar da bir dakikalık. Etrafı bariyerlerle kapalı bir sahada, beşer oyuncuyla oynanıyor. Bu beş oyuncudan biri kaleci oluyor, ve kalecinin herhangi bir görme engeli bulunmuyor. "Kaleci görüyorsa, görme engelliler nasıl gol atabiliyor?" Sorusunun cevabı ise, kalecilerin elini ya da ayağını onun dışına uzatamadığı bir çizgi var. Bu çizginin dışına elini ya da ayağını uzatıp topa müdahele ettiği an, sartı kart ve penaltıyla cezalandırılıyor. Mesela bu sene ikinci ligde en farklı biten maç 10 - 1 bitti. Birinci ligde ise 4 - 0. "Peki, görme engelliler, futbol oynarken, nasıl çarpışmıyor?" Derseniz. Bunu bir örnekle açıklamak, daha doğru olacaktır. Mesela ali topla hareket halinde, benim kaleme doğru gidiyor. Ben de defans oyuncusuyum, Aliyi engellemeye çalışacağım. Fakat topa hareketlenmeden önce, "voy!" diyerek, Alinin, benim geldiğini anlamasını sağlıyorum. Bu sayede, bir çok çarpışmadan kaçınılmış oluyor. Eğer voy demezsem, hakem anında düdüğünü nçalıyor, karşı takım bir fall kazanıyor. 3 falli geçtikten sonra, her fall yaptığımda, yani her voy demediğimde, karşı takım, 8 metreden bir penaltı kazanıyor. "Peki görme engelliler nasıl karşı kaleye goğru gidiyor? Ya da nasıl kaleye yakın olduklarını, şut çekmeleri gerektiğini anlıyorlar?" Bu soruların cevabı da şöyle: Her takımın, 3 tane yönlendiricisi oluyor. Bu 3 tane yönlendirici, çizgilere göre, sadece kendi alanlarındaki oyunu yönlendirebiliyorlar. Başka alanlara müdahele etmek, hakemden uyarıyla, ya da konuşamama cezasıyla sonuçlanıyor. Bu üç yönlendiriciden birisi, kaleci. Kaleci defansı yönlendiriyor. Mesela karşı takımın oyuncusu topla birlikte geliyor. Kaleci ise, "sağdan geliyor, soldan geliyor" gibi demeçlerle, sizi yönlendiriyor. Biri de orta yönlendirici. Adından da anlayacağınız gibi, orta sahayı yönlendiriyor. Mesela karşı takım, orta sahadaki bir arkadaşına pas attı. Orta yönlendirici de "sağa git, topu karşıla!" gibi demeçlerle sizi yönlendiriyor. Bu yönlendiricilerden sonuncusu da, karşı takımın kale arkasında duruyor. Bu yönlendirici ise, genellikle forvet hattını yönlendiriyor. Forvet hattına "sağ yap, sol yap, karşında 3 adam var, sağa çek, vur!" gibi demeçler veriyor. Ya da siz penaltı kullanırken, her iki direğe vuruyor, ve ortadan ses çıkartıyor. Böylece, kalenin nerede olduğu anlaşılıyor, penaltı vuruşunuzun, daha düzgün olması sağlanıyor.
Aklınızdan şuan "görme engelli diyoruz ama, az görenler var?" sorusu geçiyordur. Bu işe şöyle kategorileniyor: B1 hiç görmeyenlerden, B2 ve B3 kategorileri ise az görenlerden oluşuyor. İki kategorinin de ligleri ayrı. B1 liginde de, bazıları ışığı, bazıları az da olsa önünü görebilse de, maç sırasında, ilk başta, her iki göze de göz bandı yapıştırılıp, sonra da maske takılarak, bu önleniyor. Yazımın Başlarında bahsettiğim bariyerler ise, saha kenarları gibi. Bariyerleri 50 cm yüksekliğinde, dört işaret parmağı kalınlığında, tahta bir obje olarak hayal edin. Ayrıca bariyerler, kaleciden top almanızı kolaylaştırıyor. Kaleci size direkt olarak top attığında, topu kaçırabilir, böylece topu rakibe kaptırabilirsiniz. Fakat kaleci topu bariyerlere atınca, bariyer topu yavaşlatıyore, topun yakınlarınızda olmasını sağlıyor.
Yakınlarınız, arkadaşlarınız, futbol oynarken sizi rahatlıkla seyredebiliyor. Sessiz olmak kaydıyla tabii.
Görme engelli futbolunun, normal futbol gibi hakemleri var. Hakemlerin ek olarak yaptığı tek iş, oyuncular topu bulamadığında, topu ayaklarının altında sallayarak topun ses çıkartmasını sağlıyorlar. Böylece oyuncular topu duyuyor ve topa doğru yöneliyor.
Kör futbolu, şuanda liglere ayrılmış durumda. 1. lig, 2. lig ve 3. lig olmak üzere. Her lig 8 takımdan oluşuyor. Her sene 3 takım bir alt lige düşerken, 3 takım da bir üst lige çıkıyor. 2 yıldır deplasmanlı lige geçildi, ama sadece birinci lig için. İki haftada bir maç yapılıyor. Yani birinci ligdeki takımlar, 1 ayda bir olmak üzere deplasmana gidiyor. Örneğin en son maçımızda Ankaraya gittik, bir sonraki maçta Ankara İzmire gelecek. Birinci ligin de sponsoru türksel. Lig de Türksell sesi görenler ligi olarak geçiyor. Hatta bazen Trtde maçlar yayınlanıyor, bazılarınız rastlamıştır belki de. İkinci ve üçüncü ligler de, iki yarı şeklinde yapılıyor. Mesela bir yarıda Ordu iline gidiyorsun, bütün maçları 3 ya da 4 günde oynayıp geliyorsun. Sonra da ikinci yarı için Nevşehire gidiyorsun, rovanş maçlarını da orada 3 4 günde oynayıp geliyorsun. İller sadece birer örnekti, her sene değişiyor. Kör futbolunun da milli takımı var. Hazırlık kampları yapılıyor şampiyonalardan önce. Kasım 2014de Japonyada dünya şampiyonası olacak. Ayrıca 2016 parolimpik oyunlarında da Türkiye yer alacak. 2013 yılında kazanılmış bir Avrupa üçüncülüğümüz var. 2012 yılı olimpiyatlarında da varmışız, fakat malesef başarılı olamamışız.
Görme engelli futbolu hakkında, aklıma gelenleri yazmaya çalıştım. Mutlaka unuttuğum bir şeyler vardır diye düşünüyorum, onları da sizlerden gelen sorular üzerine bulacağızdır.
Gollerinizin bol olması dileğiyle, iyi eğlenceler! (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Agelmar | (Şikâyet et)
Öncelikle, futbol oynamak için, bir kulübün sporcusu olmanız gerekiyor, normal futbolda olduğu gibi. Bu konuda faliyet gösteren, aklımda olan şehirler şöyle: İzmir, İstanbul, Ankara, Gaziantep, Malatya, Tokat, Samsun, Denizli, Ordu, Kayseri. Benim hatırladıklarım bunlar. Fakat yaşadığınız şehirde, futbol faliyetini gösteren kulüp olup olmadığını merak ediyorsanız, küçük çaplı bir araştırma yeterli olacaktır. Bu işe, engelli tanıdıklarınıza, arkadaşlarınıza sorarak başlayabilirsiniz. Futbolu, illa da kendi şehrinizde oynamak zorunda değilsiniz. Futbol faliyeti gösteren kulüplerin olduğu, size yakın şehirlerde de oynayabilirsiniz. Mesela Elazığda yaşıyorsunuz, gidip Malatyada oynayabilirsiniz. Ama sıfırdan başlıyorsanız, pek sağlıklı olmayacaktır diye tahmin etmekteyim.
Görme engelli bir futbol kulübünde, futbol oynayabilmek için, lisansınızın olması gerekiyor. Lisans için gerekenler: 2 fotoğaf, kimlik fotokopisi, herhangi bir sağlık probleminizin olmadığını gösteren bir belge. Bu belgeyi de, aile hekiminizden alabilirsiniz.
Öncelikle, görme engelli futbolu, zilli bir top ile oynanıyor. Bu zil, top hareket ettiğinde ses çıkarıyor ve görme engellilerin, topun nereye gittiğini anlamalarını sağlıyor. Maçlar 25er dakikadan iki yarı olmak üzere, 50 dakika sürüyor. Ayrıca her yarıda, takımların birer mola alma hakkı var. Bu molalar da bir dakikalık. Etrafı bariyerlerle kapalı bir sahada, beşer oyuncuyla oynanıyor. Bu beş oyuncudan biri kaleci oluyor, ve kalecinin herhangi bir görme engeli bulunmuyor. "Kaleci görüyorsa, görme engelliler nasıl gol atabiliyor?" Sorusunun cevabı ise, kalecilerin elini ya da ayağını onun dışına uzatamadığı bir çizgi var. Bu çizginin dışına elini ya da ayağını uzatıp topa müdahele ettiği an, sartı kart ve penaltıyla cezalandırılıyor. Mesela bu sene ikinci ligde en farklı biten maç 10 - 1 bitti. Birinci ligde ise 4 - 0. "Peki, görme engelliler, futbol oynarken, nasıl çarpışmıyor?" Derseniz. Bunu bir örnekle açıklamak, daha doğru olacaktır. Mesela ali topla hareket halinde, benim kaleme doğru gidiyor. Ben de defans oyuncusuyum, Aliyi engellemeye çalışacağım. Fakat topa hareketlenmeden önce, "voy!" diyerek, Alinin, benim geldiğini anlamasını sağlıyorum. Bu sayede, bir çok çarpışmadan kaçınılmış oluyor. Eğer voy demezsem, hakem anında düdüğünü nçalıyor, karşı takım bir fall kazanıyor. 3 falli geçtikten sonra, her fall yaptığımda, yani her voy demediğimde, karşı takım, 8 metreden bir penaltı kazanıyor. "Peki görme engelliler nasıl karşı kaleye goğru gidiyor? Ya da nasıl kaleye yakın olduklarını, şut çekmeleri gerektiğini anlıyorlar?" Bu soruların cevabı da şöyle: Her takımın, 3 tane yönlendiricisi oluyor. Bu 3 tane yönlendirici, çizgilere göre, sadece kendi alanlarındaki oyunu yönlendirebiliyorlar. Başka alanlara müdahele etmek, hakemden uyarıyla, ya da konuşamama cezasıyla sonuçlanıyor. Bu üç yönlendiriciden birisi, kaleci. Kaleci defansı yönlendiriyor. Mesela karşı takımın oyuncusu topla birlikte geliyor. Kaleci ise, "sağdan geliyor, soldan geliyor" gibi demeçlerle, sizi yönlendiriyor. Biri de orta yönlendirici. Adından da anlayacağınız gibi, orta sahayı yönlendiriyor. Mesela karşı takım, orta sahadaki bir arkadaşına pas attı. Orta yönlendirici de "sağa git, topu karşıla!" gibi demeçlerle sizi yönlendiriyor. Bu yönlendiricilerden sonuncusu da, karşı takımın kale arkasında duruyor. Bu yönlendirici ise, genellikle forvet hattını yönlendiriyor. Forvet hattına "sağ yap, sol yap, karşında 3 adam var, sağa çek, vur!" gibi demeçler veriyor. Ya da siz penaltı kullanırken, her iki direğe vuruyor, ve ortadan ses çıkartıyor. Böylece, kalenin nerede olduğu anlaşılıyor, penaltı vuruşunuzun, daha düzgün olması sağlanıyor.
Aklınızdan şuan "görme engelli diyoruz ama, az görenler var?" sorusu geçiyordur. Bu işe şöyle kategorileniyor: B1 hiç görmeyenlerden, B2 ve B3 kategorileri ise az görenlerden oluşuyor. İki kategorinin de ligleri ayrı. B1 liginde de, bazıları ışığı, bazıları az da olsa önünü görebilse de, maç sırasında, ilk başta, her iki göze de göz bandı yapıştırılıp, sonra da maske takılarak, bu önleniyor. Yazımın Başlarında bahsettiğim bariyerler ise, saha kenarları gibi. Bariyerleri 50 cm yüksekliğinde, dört işaret parmağı kalınlığında, tahta bir obje olarak hayal edin. Ayrıca bariyerler, kaleciden top almanızı kolaylaştırıyor. Kaleci size direkt olarak top attığında, topu kaçırabilir, böylece topu rakibe kaptırabilirsiniz. Fakat kaleci topu bariyerlere atınca, bariyer topu yavaşlatıyore, topun yakınlarınızda olmasını sağlıyor.
Yakınlarınız, arkadaşlarınız, futbol oynarken sizi rahatlıkla seyredebiliyor. Sessiz olmak kaydıyla tabii.
Görme engelli futbolunun, normal futbol gibi hakemleri var. Hakemlerin ek olarak yaptığı tek iş, oyuncular topu bulamadığında, topu ayaklarının altında sallayarak topun ses çıkartmasını sağlıyorlar. Böylece oyuncular topu duyuyor ve topa doğru yöneliyor.
Kör futbolu, şuanda liglere ayrılmış durumda. 1. lig, 2. lig ve 3. lig olmak üzere. Her lig 8 takımdan oluşuyor. Her sene 3 takım bir alt lige düşerken, 3 takım da bir üst lige çıkıyor. 2 yıldır deplasmanlı lige geçildi, ama sadece birinci lig için. İki haftada bir maç yapılıyor. Yani birinci ligdeki takımlar, 1 ayda bir olmak üzere deplasmana gidiyor. Örneğin en son maçımızda Ankaraya gittik, bir sonraki maçta Ankara İzmire gelecek. Birinci ligin de sponsoru türksel. Lig de Türksell sesi görenler ligi olarak geçiyor. Hatta bazen Trtde maçlar yayınlanıyor, bazılarınız rastlamıştır belki de. İkinci ve üçüncü ligler de, iki yarı şeklinde yapılıyor. Mesela bir yarıda Ordu iline gidiyorsun, bütün maçları 3 ya da 4 günde oynayıp geliyorsun. Sonra da ikinci yarı için Nevşehire gidiyorsun, rovanş maçlarını da orada 3 4 günde oynayıp geliyorsun. İller sadece birer örnekti, her sene değişiyor. Kör futbolunun da milli takımı var. Hazırlık kampları yapılıyor şampiyonalardan önce. Kasım 2014de Japonyada dünya şampiyonası olacak. Ayrıca 2016 parolimpik oyunlarında da Türkiye yer alacak. 2013 yılında kazanılmış bir Avrupa üçüncülüğümüz var. 2012 yılı olimpiyatlarında da varmışız, fakat malesef başarılı olamamışız.
Görme engelli futbolu hakkında, aklıma gelenleri yazmaya çalıştım. Mutlaka unuttuğum bir şeyler vardır diye düşünüyorum, onları da sizlerden gelen sorular üzerine bulacağızdır.
Gollerinizin bol olması dileğiyle, iyi eğlenceler! (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Agelmar | (Şikâyet et)