Kaldırmda Yürürken
( tarihinde yayınlandı)Kaldırımlaaaar… Bu maalesef ki, oldukça can sıkıcı bir konu. Esnafın, belediyenin, vatandaşların koyduğu engeller, maalesef ki, kaldırımlarda yürümeyi oldukça zorlaştırıyor ya da imkansız bile kılabiliyor duruma göre. Direkler, Ağaçlar, Mantarlar, İnşaat iskeleleri, bilimum mağaza restoran taşıntıları, park etmiş arabalar, seyyar satıcı tezgahları… Doğrusu ben, eğer müsaitse yoldan yürümeyi tercih ediyorum çoğu kez. Fakat hem her zaman müsait olmuyor hem de tabii ki de buradan, kalkıp da eğer kaldırımlar yürümek için yeterince müsait değilse yoldan yürünmesini önerecek değilim.
Ben, önceden neresinde ne olduğunu bildiğim bir kaldırımda yürümüyorsam ve kulaklarım bana kaldırım üzerinde pek çok mağaza olabileceğini söylüyorsa, bastonu yere dikey olarak kullanmayı tercih ediyorum. Bu sayede önüme çıkabilecek ve bastonun altına girebileceği masa sandalye ve ona benzer bir şeyler varsa, baston altlarına girip de beni yavaşlatmadığı gibi onlara bastonla dokunup orada olduklarını bilme şansım da oluyor. Tabii bastonu dik olarak kullanırken dikkat etmemiz gereken bir şeyler de var. Mesela normalde bastonu yere yaklaşık 35-40 derece açıyla yani kolumu tamamen serbestçe salarak kullandığımda, baston tuttuğum elimi vücudumun yanında tutuyorken ki, bu bastonun bir yere takılması halinde karnıma ya da mideme saplanmasını engelliyor, dik olarak kullanırken, bastonu vücudumun önünde ortada tutmaya özen gösteriyorum. Bu da bir engelle karşılaştığımda, o engelle benim değil bastonumun muhatap olması anlamına geliyor, zaten baston kullanmamızın da amacı bu değil mi? ïŠ Bastonu dikey kullanırken, bastonu tuttuğum kolumu vücuduma yapıştırıyorum ve dirsekten büküyorum, elim vücudumun tam ortasında kalıyor ve bastonu en üst parçanın altına doğru bir yerlerden tutuyorum. Bu şekilde dik olarak tuttuğumda, bastonun ucu sol ayağımın önündeyken, üst kısmı da sağ omuzum hizasında oluyor. Yani, önümde çapraz olarak duruyor. Bu da yine gittiğim yolu mümkün olduğunca geniş bir biçimde taramama imkan sağlıyor. Tabii, bu yöntemi kullanırken, bağımsız hareket kitaplarında tarif edilen ve iç mekanlarda kullanılması önerilen çapraz baston tekniği gibi bastonu sabit tutarak değil, yürüken bastonun ucunu sağa ve sola hareket ettiriyorum. Yani bastonun ucu sağ ayağımın önündeyken başı sol omzumun önünde, ucu sol ayağımın önündeyken başı sağ omzumun önünde olacak şekilde yolumu tarayarak yürüyorum.
Eğer yürüdüğüm kaldırım üzerinde bir referans çizgisi, rehber çizgi, ya da sarı çizgi adına ne dediğimizin önemi olmasa da şu görmeyenlerin yürümesi için icat edilen tırtıklı yer çizgilerinden bahsediyorum. Onun üzerinde yürüyorsam, bastonu dikey olarak kullanmak yerine kolumu düz olarak vücudumun yanından sallandırıp, bastonu öyle kulanıyorum. Ve yürüdüğüm çizginin yanı sıra, sağını ve solunu da tarıyorum. Çünkü, maalesef ki o çizgilerin üzerinde çok yakınında çeşitli engeller olabiliyor ve yürürken omzumuz, kolumuz çarpabiliyor, ya da çizginin tam hizasında bir ağaç çukuru bulunabiliyor. Bu nedenle çizginin biraz sağı ve solunu da taramayı öneriyorum. Tabii bunlar çizginin etrafındaki engeller. Bir de doğrudan üzerindeki engeller var. ïŒ Bunlar park etmiş arabadan, mağaza önü zımbırtılarına, bilimum seyyar satıcı tezgahlarına, tam baş hizamızda eğilmiş ağaç gövdelerine hatta çizginin yapıldığı sırada hali hazırda orda olduğu düşünülen fakat çizgiyi döşeyenlerin bu durumla ilgili bir şey yapma gereği duymamış olduğu, direkler, çukurlar vb. kadar uzanabilen engeller olabilirler. Bu nedenle sarı çizgiden bile yürüyor olsak, öyle rahat rahat ve dikkatimizi başka şeylere yönlendirme hakkını kendimizde bularak yürümesek beden bütünlüğümüz bakımından iyi olur kanısındayım. Aslında bu referans çizgileri, adından da belli olacağı gibi, görmeyen kişinin referans alarak, düz bir çizgide yürüyebilmesi amacıyla yapılıyor ve tabii yol üzerindeki engellere çarpmamamız için. Yani çoğu insanın düz yürüyebilmesi için bir referansa ihtiyacı vardır. Gören insanlar için bu zaten otomatikleşebilen bir şey. Yani gözün referans alabileceği pek çok belirteç var. Fakat Görmeyen insanlar için bu çoğu kez bastonun düzenli olarak bir yere teması ile mümkün oluyor. Yani bir duvar kenarı, kaldırım kenarı, gibi düz bir hatta devam eden ve bastonla dokunduğumuza anlayabileceğimiz bir zemin. Tabii kulağımız ya da ayağımızın verdiği bilgileri de referans almamız mümkün. Yani yanımızda devam eden bir duvara bastonla dokunmasak da, bastonun çıkardığı sesin bu duvara çarpıp bize geri dönmesi ile duyduğumuz o doluluk hissini de referans alabiliriz. Ama bazen duyularımızla algılayabildiğimiz bir referans olmayabiliyor. Böyle durumlarda en çok kaldırımın kenarını kullanırım ben. Gerçi pek çok insan kenardan yürüdüğümü, her an yola düşebileceğimi hatırlatmadan duramıyor öyle durumlarda ama bu da görmeyenin, baş etmeyi öğrenmesi gereken konulardan bir tanesi maalesef diye düşünüyorum.
Tabii bir de özellikle de çok değerli mallarına bastonumuzla vurmak suretiyle mallarının değerlerini düşürdüğümüzü düşünen bazı esnaflar da oldukça can sıkıcı olabiliyor bir kaldırımda ya da akşam saati seyyarları ile meşhur bir semtte yürüken. Böyle durumlarda öncelikle sakin olmaya çalışıyorum. Aslında çoğu kez hiç öyle bir şey yaşanmamış gibi yoluma devam etmeyi tercih ediyorum, çünkü ben hayatına gerginliği sokmayı pek tercih etmeyenlerdenim. Tabii ki bu gerektiğinde tepki vermemek anlamına gelmiyor. Eğer satıcı malını korumakta ısrarcı ve ille de cevap bekler bir biçimde ya da kavga etmeye motive desek daha iyi olur, benimle muhatap olmuşsa, önce, o şeye bastonla dokunmazsam üzerine basma, tezgahı devirme gibi ihtimallerim olduğunu, bastonun bunu engelleyen bir araç olduğunu karşımdakinin anlayacağını düşündüğüm bir üslupla anlatıyorum. Bazıları kolay ikna olmuyorlar tabii. O zaman, kaldırımın yayaların yürümesi için var olduğu gerçeğinden başlayıp artık karşımdakinin ikna olma derecesine göre dozu kavgaya da çıkarmak mümkün. Şimdiye kadar hiç gerekmediyse de, bir esnafın kaldırımı kullanması için gerekli izinleri almış ve belgelendirmiş olması gerektiğini ve böyle bir belgesi olup olmadığını sorma ve olmaması halinde şikayette bulunma ihtimalim olduğunu aklımda tutuyorum. Ben bu ihtimali aklımda tutuyorum yani dediğim gibi şimdiye kadar kullanmam gereken bir şey olmadı çünkü, bu aslında açık bir suçlama ve saldırıdır. Karşımızda zaten değerli mallarına zarar verdiğimiz endişesini taşıyan öfkeli bir kişi varken açık bir saldırı öfkesini daha da tırmandırmaktan ve bizi yavaşlatmaktan, canımızın hali hazırda sıkıldığından çok daha fazla sıkılmasına yol açmaktan başka pek bir işe yaramaz. Çünkü saldırı, savunmayı gerektirir.ben bu nedenle, tartışma ya da kavga aramayan birine bu yöntemi ilk başta kullanmamasını öneririm.
Öte yandan şu da bir gerçek; kaldırımlar insanların yürüyebilmesi için yapılır, esnafın dükkanına sığmayan ya da açıkta sergilemek istediği mallarını koyması, araba ya da motosiklet park edebilmek için değil. Bu nedenle her zaman hiç sakin olmaya gerek olmadan kavga çıkarmak, ilgili yerlere şikayette bulunmak, davalar açmak mümkün. Fakat ben belki tembel biri olduğumdan, belki umutsuz biri olduğumdan, dediğim gibi şimdiye kadar hiç bu şekilde davranmadım.
(Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Elif Ünver | (Şikâyet et)
Ben, önceden neresinde ne olduğunu bildiğim bir kaldırımda yürümüyorsam ve kulaklarım bana kaldırım üzerinde pek çok mağaza olabileceğini söylüyorsa, bastonu yere dikey olarak kullanmayı tercih ediyorum. Bu sayede önüme çıkabilecek ve bastonun altına girebileceği masa sandalye ve ona benzer bir şeyler varsa, baston altlarına girip de beni yavaşlatmadığı gibi onlara bastonla dokunup orada olduklarını bilme şansım da oluyor. Tabii bastonu dik olarak kullanırken dikkat etmemiz gereken bir şeyler de var. Mesela normalde bastonu yere yaklaşık 35-40 derece açıyla yani kolumu tamamen serbestçe salarak kullandığımda, baston tuttuğum elimi vücudumun yanında tutuyorken ki, bu bastonun bir yere takılması halinde karnıma ya da mideme saplanmasını engelliyor, dik olarak kullanırken, bastonu vücudumun önünde ortada tutmaya özen gösteriyorum. Bu da bir engelle karşılaştığımda, o engelle benim değil bastonumun muhatap olması anlamına geliyor, zaten baston kullanmamızın da amacı bu değil mi? ïŠ Bastonu dikey kullanırken, bastonu tuttuğum kolumu vücuduma yapıştırıyorum ve dirsekten büküyorum, elim vücudumun tam ortasında kalıyor ve bastonu en üst parçanın altına doğru bir yerlerden tutuyorum. Bu şekilde dik olarak tuttuğumda, bastonun ucu sol ayağımın önündeyken, üst kısmı da sağ omuzum hizasında oluyor. Yani, önümde çapraz olarak duruyor. Bu da yine gittiğim yolu mümkün olduğunca geniş bir biçimde taramama imkan sağlıyor. Tabii, bu yöntemi kullanırken, bağımsız hareket kitaplarında tarif edilen ve iç mekanlarda kullanılması önerilen çapraz baston tekniği gibi bastonu sabit tutarak değil, yürüken bastonun ucunu sağa ve sola hareket ettiriyorum. Yani bastonun ucu sağ ayağımın önündeyken başı sol omzumun önünde, ucu sol ayağımın önündeyken başı sağ omzumun önünde olacak şekilde yolumu tarayarak yürüyorum.
Eğer yürüdüğüm kaldırım üzerinde bir referans çizgisi, rehber çizgi, ya da sarı çizgi adına ne dediğimizin önemi olmasa da şu görmeyenlerin yürümesi için icat edilen tırtıklı yer çizgilerinden bahsediyorum. Onun üzerinde yürüyorsam, bastonu dikey olarak kullanmak yerine kolumu düz olarak vücudumun yanından sallandırıp, bastonu öyle kulanıyorum. Ve yürüdüğüm çizginin yanı sıra, sağını ve solunu da tarıyorum. Çünkü, maalesef ki o çizgilerin üzerinde çok yakınında çeşitli engeller olabiliyor ve yürürken omzumuz, kolumuz çarpabiliyor, ya da çizginin tam hizasında bir ağaç çukuru bulunabiliyor. Bu nedenle çizginin biraz sağı ve solunu da taramayı öneriyorum. Tabii bunlar çizginin etrafındaki engeller. Bir de doğrudan üzerindeki engeller var. ïŒ Bunlar park etmiş arabadan, mağaza önü zımbırtılarına, bilimum seyyar satıcı tezgahlarına, tam baş hizamızda eğilmiş ağaç gövdelerine hatta çizginin yapıldığı sırada hali hazırda orda olduğu düşünülen fakat çizgiyi döşeyenlerin bu durumla ilgili bir şey yapma gereği duymamış olduğu, direkler, çukurlar vb. kadar uzanabilen engeller olabilirler. Bu nedenle sarı çizgiden bile yürüyor olsak, öyle rahat rahat ve dikkatimizi başka şeylere yönlendirme hakkını kendimizde bularak yürümesek beden bütünlüğümüz bakımından iyi olur kanısındayım. Aslında bu referans çizgileri, adından da belli olacağı gibi, görmeyen kişinin referans alarak, düz bir çizgide yürüyebilmesi amacıyla yapılıyor ve tabii yol üzerindeki engellere çarpmamamız için. Yani çoğu insanın düz yürüyebilmesi için bir referansa ihtiyacı vardır. Gören insanlar için bu zaten otomatikleşebilen bir şey. Yani gözün referans alabileceği pek çok belirteç var. Fakat Görmeyen insanlar için bu çoğu kez bastonun düzenli olarak bir yere teması ile mümkün oluyor. Yani bir duvar kenarı, kaldırım kenarı, gibi düz bir hatta devam eden ve bastonla dokunduğumuza anlayabileceğimiz bir zemin. Tabii kulağımız ya da ayağımızın verdiği bilgileri de referans almamız mümkün. Yani yanımızda devam eden bir duvara bastonla dokunmasak da, bastonun çıkardığı sesin bu duvara çarpıp bize geri dönmesi ile duyduğumuz o doluluk hissini de referans alabiliriz. Ama bazen duyularımızla algılayabildiğimiz bir referans olmayabiliyor. Böyle durumlarda en çok kaldırımın kenarını kullanırım ben. Gerçi pek çok insan kenardan yürüdüğümü, her an yola düşebileceğimi hatırlatmadan duramıyor öyle durumlarda ama bu da görmeyenin, baş etmeyi öğrenmesi gereken konulardan bir tanesi maalesef diye düşünüyorum.
Tabii bir de özellikle de çok değerli mallarına bastonumuzla vurmak suretiyle mallarının değerlerini düşürdüğümüzü düşünen bazı esnaflar da oldukça can sıkıcı olabiliyor bir kaldırımda ya da akşam saati seyyarları ile meşhur bir semtte yürüken. Böyle durumlarda öncelikle sakin olmaya çalışıyorum. Aslında çoğu kez hiç öyle bir şey yaşanmamış gibi yoluma devam etmeyi tercih ediyorum, çünkü ben hayatına gerginliği sokmayı pek tercih etmeyenlerdenim. Tabii ki bu gerektiğinde tepki vermemek anlamına gelmiyor. Eğer satıcı malını korumakta ısrarcı ve ille de cevap bekler bir biçimde ya da kavga etmeye motive desek daha iyi olur, benimle muhatap olmuşsa, önce, o şeye bastonla dokunmazsam üzerine basma, tezgahı devirme gibi ihtimallerim olduğunu, bastonun bunu engelleyen bir araç olduğunu karşımdakinin anlayacağını düşündüğüm bir üslupla anlatıyorum. Bazıları kolay ikna olmuyorlar tabii. O zaman, kaldırımın yayaların yürümesi için var olduğu gerçeğinden başlayıp artık karşımdakinin ikna olma derecesine göre dozu kavgaya da çıkarmak mümkün. Şimdiye kadar hiç gerekmediyse de, bir esnafın kaldırımı kullanması için gerekli izinleri almış ve belgelendirmiş olması gerektiğini ve böyle bir belgesi olup olmadığını sorma ve olmaması halinde şikayette bulunma ihtimalim olduğunu aklımda tutuyorum. Ben bu ihtimali aklımda tutuyorum yani dediğim gibi şimdiye kadar kullanmam gereken bir şey olmadı çünkü, bu aslında açık bir suçlama ve saldırıdır. Karşımızda zaten değerli mallarına zarar verdiğimiz endişesini taşıyan öfkeli bir kişi varken açık bir saldırı öfkesini daha da tırmandırmaktan ve bizi yavaşlatmaktan, canımızın hali hazırda sıkıldığından çok daha fazla sıkılmasına yol açmaktan başka pek bir işe yaramaz. Çünkü saldırı, savunmayı gerektirir.ben bu nedenle, tartışma ya da kavga aramayan birine bu yöntemi ilk başta kullanmamasını öneririm.
Öte yandan şu da bir gerçek; kaldırımlar insanların yürüyebilmesi için yapılır, esnafın dükkanına sığmayan ya da açıkta sergilemek istediği mallarını koyması, araba ya da motosiklet park edebilmek için değil. Bu nedenle her zaman hiç sakin olmaya gerek olmadan kavga çıkarmak, ilgili yerlere şikayette bulunmak, davalar açmak mümkün. Fakat ben belki tembel biri olduğumdan, belki umutsuz biri olduğumdan, dediğim gibi şimdiye kadar hiç bu şekilde davranmadım.
(Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Elif Ünver | (Şikâyet et)
İlk olarak şunu belirtmeliyim ki, orası kaldırım: yaya yolu.Yayaların yürümesi için yapılmıştır. Halka aittir, esnafa değil. Kaldırımlar, kahvehanedekiler oturup geyik muhabbeti yapsın veya esnaf mallarını sergilesin diye değil; insanlar bir yerden bir yere kolayca erişebilsinler diye yapılıyor. Yani esnafın surat asması ya da sinirlenmesi bir şey değiştirmez. Ben bu tür durumlarda hiç bozuntuya vermem, hatta birkaç defa kasıtlı olarak çarpmışlığım vardır. Bir keresinde de eve giderken manavla küçük bir tartışmaya girmiştim. Ertesi gün adam en azından malların birazını kaldırmıştı. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Azizeümran | (Şikâyet et)
Ekleyen: Azizeümran | (Şikâyet et)
Önceki İpucu: Dört Farklı Yöntemle Tavada Sucuk ve Şarküteri Ürünü Pişirmek | Sonraki İpucu: Baharat Dünyasına Yolculuk ve Baharatların Kullanımı