Boks Boks Ringleri ve Boks Maçlarında Yaşanılanlar
( tarihinde yayınlandı)Muhammed Ali'nin ölümüyle son günlerde sıkça gündeme gelen boks görmeyenler tarafından da merak edilir oldu. Siteye gelen betimleme talebi üzerine ben de kör olmadan önce izlediğim boks maçları ve filmleri ışığında ve biraz da Google'da eşelenerek detaylı bir yazı oluşturdum. Bu betimlemede, boksun kısaca kuralları, boks ringi ve çevresinin betimlenmesi, maç esnasında ringde ve çevrede olan olaylar, temel yumruk tipleri, boksör duruşu ve birkaç detay yer almaktadır.
Boksun, görsel öğeleri ile ilgili detaylar vermeden önce kısa kısa kurallarından bahsederek başlamak sanırım en iyisi olacaktır.
Boks, aynı sikletteki yani aynı ağırlık dilimindeki iki boksör arasında oynanır. Ringte sadece boksörler ve orta hakem yer alır. Dövüşler raund olarak adlandırılan zamanı ve maksimum sayısı önceden belirlenmiş zaman dilimleri arasında yapılır. Amatör boks maçlarında raund sayısı üç veya beştir. Profesyonel maçlarda ise sporun yapıldığı kıtaya göre round sayısı da değişir. En fazla on beş raund sürer. Raundlar üç dakika uzunluğundadır. Her raund arasında bir dakikalık dinlenme süresi bulunur.
Boks maçları üç şekilde neticeleniyor. Bunlardan ilki puan farkı ile. Eğer raundlar esnasında boksörlerin ikisi de ayakta kaldıysa puanı yüksek olan maçı kazanıyor. Nakavt denen ve diğer boksörün yerde kalması ile sonuçlanan kazanma tipi en prestijli olanı. Üçüncüsü ise hakem veya doktor kararı ile oluyor. Boksör ayvayı yemişse ve ringe çıkmaması gerekiyorsa diğeri kazanıyor. Ancak bu durum düşünüldüğü gibi boksörün hayatını kurtarmak ya da korumak amaçlı uygulanmıyor. Daha doğrusu hakemler pek instiyatif kullanmıyor. Bu hak genelde koçlara bırakılmış bir şey. Rocky filminde sıkça görülen ve "Havlu atmak" olarak tanımlanan bu durum tamamen koçun instiyatifinde. Koç, boksörünü kurtarmak isterse yan tarafta beklediği yerde ringe elindeki havluyu atıyor. Hakem ise havlunun yere atılmasıyla maçı sonlandırıyor ve kazananı ilan ediyor.
Boksta vurulan yumrukların farklı puanları oluyor. Aynı zamanda kural dışı hareketler de boksöre puan kaybettiriyor. belden aşağı vurmak, bir elle vururken diğer elle rakibi tutmak, rakibe sarılmak, yere düşen rakibe yerdeyken veya kalkarken vurmak gibi hareketler puan kaybettiriyor.
Boksta en prestijli kazanma biçimi rakibi nakavt etmektir. boksör, rakibini yere yıktığı anda hakem bir dizini ringin zeminine koyarak ve çoğunlukla da her seslenisinde elini zemine vurarak sekize kadar saymaya başlar. Tabii ki dizin zemine konması ve elin yere vurması bir tür ritüel. Genelde yerden kalkamayacak hâle gelen boksörler için yapılıyor. Boksör sadece dizlerinin ve ellerinin üstüne düştüyse hakem ya normal sayıyor ya da hafif eğilerek saymaya başlıyor. Sayma işi ona kadar da uzayabiliyor. Bu süre içerisinde boksör tekrar ayağa kalkarsa maç raund sonuna kadar devam eder.
kalkamazsa rakip nakavt olmuş sayılır. Rakip yere düştüğü anda ayakta kalan boksör tarafsız bölge denilen köşelerden birine gider. hakem sayarken boksör ayağa kalkmış bile olsa hakem saymayı sürdürür ve sonra iki kolunu iki boksörün olduğu tarafa açıp ortada birleştirdikten sonra kenara çekilerek maçı yönetmeye devam eder. Eğer bir boksör bir dakikalık dinlenme süresinden sonra gongun çalmasıyla ringe geri dönemezse yine nakavt olmuş sayılır.
Gelelim görsel betimleme işine.
Gösteri maçlarında boksörler soyunma odasından salona çıkarken tavandaki bir ışıkçı tarafından kumanda edilen spot üstlerine tutulur. Her yer karanlıktır. Boksör, tünel çıkışına benzer bir yerden çıkar, ışığın üstüne gelmesiyle seyirciler alkışlamaya başlar. Boksörün üstünce ince ve parlak kumaştan dikilmiş kapşonlu, kemerli bir bornoz vardır. Elleri çıplaktır, eldiven yoktur. Eldivenler hakemler tarafından kontrol edildikten sonra giyilir, tabii ellerin sarılı olduğu bantlar da kontrolden geçer.
Boksörler şort, eldiven, ayakkabı ve dişlikle ringe çıkar. Bunun dışında vücutları tamamen çıplaktır. Kafatasını koruyan kasklar sadece idmanlarda kullanılır. Boks eldivenleri de normal beş parmaklı eldiven gibi değildir. Hani kartopu oynarken kullanılan eski usül eldivenler vardır ya? Başparmak için bir parmaklık, diğer dört parmak için de tek bir alan olur? İşte boks eldivenin yapısı da öyledir. Tabii parmakların kırılmaması için dışı sünger kaplıdır ve içe doğru hafif bombelidir. Boks eldivenin dört parmağının girdiği bombeli alan on beş çapında bir top gibidir. Sünger varken darbenin alınamayacağına dair fikriniz varsa kesinlikle yanılıyorsunuz. Çünkü darbenin şiddeti dışında süngerin içindeki el de önem kazanıyor. Filmlerde de gerçekte de her zaman eldiveninin içine giren el sıkı sıkı beyaz bantla sarılır. Vuruş pozisyonunda tutulan elin çevresinde sarılan bu bantlar kemikleri sabitler, kırılma ihtimalini azaltır ve bazısı alçı katkılı olduğu için de kodum mu oturturum kıvamına getirir. [Açık ağızlı gülümseme]
Boks ayakkabıları ince ve hafiftir. Tabanları özeldir ve ringde kaymaz. Çoğu boks ayakkabısı ayak bileği ile diz kapağının tam ortasına kadar uzanır ve ayakkabının boğazı ipliklidir. Genelde kasları sağlam tutması için sıkı sıkıya bağlanır.
Dişlik, boks filmlerinin ve maçlarının olmazsa olmaz aksesuarıdır. Dişçide ağız kalıbı yaptırdıysanız dişlik de ona benziyor. Sert mikadan yapılıyor. Küçükken bakkalrda satılan vampir dişleri vardı. Onları alıp dişimize takar koştururduk. İşte aynı şey. Alt ve üst tamağa takılıyor. Dişler bu zımbırtının içinde kalıyor ve böylece alınan darbeler yüzünden dişlerin kırılmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Maç boyunca boksörün elinden eldivenler hiç çıkmadığı için bir dakikalık dinlenme molalarında dişlikler boksörün yardımcıları tarafından çıkarılıyor. Açıkçası oldukça iğrenç bir andır. Salyalar herifin ağzındayken yardımcı dişliği çeker ve boksöre üstünde ince bir borunun olduğu matarayı uzatır. Boksör borudan bir su çekip ringin dışına veya yandaki kovaya püskürtür.
Amatör boks ringleri üç ile beş metrekare arasındayken profesyonel boks ringleri beş veya altı metrekaredir. Ring, yerden doksan veya yüz yirmi metre yükseklikteki bir platformun üstüne kurulur. Basket sahasının ortasına kurulduğunu farz edin. Yerden bir metre yükseklikte bir platform vardır. Ring de bu platformun üstündedir. Ring olarak belirlenen yerin zemini genelde sarı veya beyaz olur. Puanlama anında ve bazı maç tiplerinde önemli olduğu için ring zeminde ring alanı olan kareyle orantılı olarak bir daire çizgisi vardır.
kordon
Ring alanının dört köşesinde yerden yüz kırk ile yüz atmış santim arasında değişen ve "köşe" olarak adlandırılan alanlar vardır. Genelde köşe direği veya köşe sırtlığı olarak da adlandırılır. Her ringde tarafsız bölge olarak adlandırılan iki adet beyaz köşe ile bir adet kırmızı bir adet de mavi köşe bulunur.
Dört direk arasında ise üç veya dört sıralı ve lastikimsi kordon yer alır. Boksun başladığı dönemde bu tür sanayi ürünleri olmadığı için ring çevresi gemici halatıyla çevrelenirmiş. Şimdilerde ise durum daha farklı. Hani plajlarda yüzme bilmeyenler için satılan "makarna" denen zımbırtılar var ya? İşte kordonların kalınlığı da yaklaşık o kadardır. direkler arasında karenin çevresini çevreler. Kırk santim aralıklı üç veya dört sıradır. boksörler, platforma çıktıktan sonra eldiveleriyle ortadaki kordonu aşağı bastırarak artist bir hareketle ringe çıkarlar. Tabii tahmin edebileceğiniz üzere bu kordonların tek misyonu ring sınırlarını çizmektir. Yumruk yedikten sonra kordonlara sarılmaya çalışan boksörler puan kaybeder ya da hakem tarafından maç durdurulur ve ortaya çekilir. Filmlerde izlemiştim, gerçek maçlarda seyrek de olsa yaşanıyor. Yumruk yiyip kordonları aşarak ringden düşenler de mevcut.
Boks maçı hakemleri siyah pantolon ve diklemesine siyah beyaz çizgili gömlek giyerler. Bir santim genişliğindeki diklemesine şeritli gömlekler o kadar meşhurdur ki boksun ikonları arasında yer almaktadır.
Ringin dört köşesinden ikisi tarafsız bölge ikisi ise boksör bölgesidir. Boksörler birbirlerine çarpraz duracak şekilde karşılıklı iki köşede dururlar. Koç, boksör yardımcısı ve boksöre ait olan bu kşenin adı "mavi" veya "kırmızı" köşedir. Boksörler raund aralarındaki bir dakikalık dinlenme süresini bu köşede geçirirler. Gong çalıp maç duraksadığında boksör köşesine gider. Boksör yardımcısı elindeki tabureyi ringe koyar. Kordonların gerili olduğu köşelerden bahsetmiştim ya biraz önce? İşte tabure o direklerin birine konur ve boksör sırtını direğe yaslar.
O bir dakikalık sürede dişlik çıkarılır, boksun ikonları arasında yer alan beyaz havluyla boksörün yüzü gözü silinir, çünkü genelde kaş veya dudak patlamıştır veya burun kanıyordur. Neredeyse ağır sikletlerin her maçında mutlaka neşter de kullanılır. Göze yenen darbe sonucunda göz şişer ve boksörün görüş alanını daralttığı için koç, boksör yardımcısı veya takımdaki doktor tarafından neşterle şişlik patlatılır. Koç taktik verirken boksör yardımcısı temizlik yapar, eğer kırılmış parmak şüphesi varsa eldiven çıkarılıp kontrol edilir. Onun dışında kolay kolay eldiven çıkarılmaz çünkü bağcıklı olduğu için çözmek, bağlamak bir dakikalık molaya sığmaz.
Dinlenme anlarında da sürekli karşılaşılan görüntüler vardır. Bunlardan ilkini yazının başında söyledim zaten. Dişliklerin çıkması, boksörün ağzını temizlemek için su içmesidir. Genelde ilk raundlarda artistlik duruşlar vardır. Boksör yardımcısının köşe önüne koyduğu tabure ahşap ve üç ayaklıdır, oturma yeri yuvarlaktır. Boksör oturup sırtını yasladıktan sonra sağ kolunu köşenin sağındaki en üst kordona, sol kolunu da köşenin solundaki en üst kordona atar. Bu görüntü başlangıçta sadece adet yerini bulsun diyedir. Boksör fazla hasar almadığı için boksör yardımcısının işi az olur ve o boşlukta kordonlara uzanan kolların kaslarına masaj yapılır. Tabii raundlar ilerledikçe atılan o kolların ikinci bir nedeni de dinlenme anında ringe sinek gibi yapışmamak için bir yerlere tutunma ihtiyacının giderilmesidir. [Açık ağızlı gülümseme] Ama yine de işe yaramadığı anlar olur. Dinlenme molasındayken kolları kordondan koyup ringe yapışan boksör sayısı hayli fazladır.
Boksörler moladayken ring de boş kalmaz tabii. Onların kenara çekilmesinin hemen ardından iki temizlikçi ellerindeki sopalarla ringe çıkar.
On santime bir metrelik bir sopanın ucundaki kurulama zımbırtısıyla ringi kurularlar. Onların ringden ayrılmasıyla veya duruma göre hala işlerine devam ederlerken bikini giymiş ve olabildiğince seksi bir veya iki kadın ringe fırlar. Kadının elinde A3 boyutlarında bir plaka vardır ve bu plaka üstünde başlayacak olan raundun numarası yazar. On beş saniyelik süre içerisinde bu plakayı havaya kaldırıp seyircilere göstererek ve topuklu ayakkabıları üstünde salınarak ring içinde dört köşeyi takip ederek yürürler. Bolca da ıslık ve alkış alırlar tabii. [Açık ağızlı gülümseme]
Hakem ringin zeminindeki çemberin tam ortasına gider ve boksörleri çağırır. Elini ortaya uzatıp havada tutar ve düdüğü çalarken elini aşağı indirir ve maç başlar. Tabii boksta raund başlangıçlarını ve sonraını gong sesi belirler. Orta hakem dışında gongun başında duran ve puanlamayı yapan hakemler de bulunuyor.
Maç başlamadan önce genelde ya hakem ya da başka bir kişi boksörlerin adlarını söyler. Tabii bu da klişeleşmiş geleneği olan bir şeydir. Olimpik ya da benzer maçlarda olduğunu pek sanmıyorum ama gösteri maçlarında oluyordu. Görevli ringe çıkıp çemberin tam ortasına gidiyor ve mikrofon yukarıdan aşağıya doğru sarkıtılıyor. Görevli o miikrofonu çekip konuştuktan sonra yine yukarı çekiliyor.
Boks maçlarının başında hakem her iki tarafıda centilmenliğe davet eder. bu da iki boksörün el sıkışmasını simgeler. İşte bu da yine ikonikleşen ve belli bir geleneği olan davranıştır. Boksörlerin elleri eldivenli olduğu için standart bir el sıkışma yapılamaz. Deplasmanda olan veya unvanı almak isteyen boksör eldivenlerini dirseklerini kırarak öne doğru uzatır. Şöyle detaylandırayım duruşu. Büro koltuğununun kolluklarınıza kolunuzu koyduğunuzu farz edin. Boksör, ayakta dururken o şekilde eldivenlerini öne doğru uzatır. Ev sahibi veya unbana sahip olan boksört de kendi eldivenleriyle diğer boksörün eldivenlerine üstten vurur. Bunun hemen ardından bu sefer deplasmanda olan boksör ev sahibi olan boksörün eldivenine aynı şekilde başlar.
Bazı maçlarda da ikinci tip selamlaşma yapılır. Bu selamlaşmadaysa boksörler yine dirseklerini kırıp kollarını bükerler ancak dik bir açığyla kollarını öen doğru iterler ve her iki boksörün eldivenleri karşılıklı olarak göbekten toslaştırılır.
Ringteki dövüşün şiddeti maçı gerçekleştiren kişilere göre değişiyor. Ciddi bir güç farklılığı varsa zaten genelde ikinci üçüncü raundda nakavt oluyor bir boksör. Unvan maçları daha uzun sürüyor. Boksörlerin kendilerine göre hareket stilleri oluyor. Özellikle siyahi boksörler ring dansı da denilen ayak oyunlarını çok iyi yapıyor. Bu bir figürlü dansa da benzetilebilir tabii. Boksörlerin duruşunu anlatayım, ondan sonrada ring dansını nasıl yaptıklarını.
Boksta üç temel vuruş bulunuyor. Bunlar direkt vuruş, kroşe vuruş ve aparakat vuruş. Direkt vuruş alının ön üst kısmından başlayıp karın kısmının bittiği yere kadar vücudun ön tarafına vurulan yumruklardır. Düz biçimde vurulan bu yumrukların amacı rakibe yaklaşmak veya onu köşelerden birine sıkıştırmak için yönlendirme amaçlıymış. Kroşe vuruş ise şakaklarla kulak arkasından başlayıp bel bölgesinin yan bölümlerinin bittiği yere kadar oolan alana yani vücudun yan tarafına vurulan yumruklardır. Genelde nakavt ile sonuçlanan maçlarda yere serilen boksörün aldığı son darbe kroşe oluyor. Tabii yüzde yüz bir olasılığı yok. Ancak kulak arkası ve şakaklar veya çeneye gelen sağlam bir vuruş boksörün bayılmasına neden olduğu için hayli etkili. Tabii karaciğer ve böbreklere doğru alınan darbeler de boksörün diz çökmesine neden olabiliyor. Aparakat vuruş ise aşağıdan yukarı doğru çeneye vurulan yumruktur. Nadir de olsa karaciğere vurulduğu da oluyormuş. Nakavt ile sonuçlanan maçlarda ikinci sırada da aparakat yer alıyor. Normalde maçın başlarında aparakat atmak zor oluyor. Çünkü rakip boksör bir şekilde ya başını kaçırıyor ya manipule ediyor. Ancak maçın sonlarına doğru yorgunluk nedeniyle işler değişiyor. Arkaya doğru yıkılan boksör sayısı da hayli fazladır.
Boksör duruşunu da şu şekilde anlatmaya çalışayım. İlk önce ayağa kalkın. Sağ veya sol adımlarınızdan birini öne atın. Yani bir ayağınız önde diğeri arkada olsun. İki yumruğunuzu sıkıp dirseklerinizi kırarak yukarı doğru kaldırın.
Ben sağ adımımı öne attığım için sağ elim sola nazaran daha yüksekte tutuyorum. Sağ eliniz, karşınızdakinin sol omzuna doğru çarprazlamasına savrulacak şekilde burun hizasına yakın durur. Yani sağ el kroşe için dah auygundur. Sol yumruğunuz ise çarprazlamasına değil dik olarak karşıya vuracak şekilde durur. Boksörde solak olmanın dezavantajı olduğu söylenir. Bahsettiğim duruştan anlaşıldığı üzere sol kol savunma amaçlıdır. Rakipten gelen sağ kroşeleri engellemek için sürekli yukarı aşağı kalkar. Daha doğrusu boksta en ağır darbeler, karşıdakine yumruk savururken alınır. Yani şu anlama geliyor: Kendinizi savunurken sağlam yumruk atabiliyorsanız avantajlısınızdır. Maçlarda seyirciyi en çok coşturan şeyler ise seri kroşelerdir. Boksör sağ kroşeyi patlatır, hemen arkasından sol kroşe veya sol direkt gelir. Sonra sağlı sollu kroşeler vurur. İşte Muhammed Ali budur! [Açık ağızlı gülümseme]
Duruşu betimlemeye devam edeyim. Kollarınız o pozisyondayken bacaklarınız da dümdüz değildir. Dizlerinizi hafif kırarsınız. Bu kırma işi boksöre hareket kabiliyeti kazandırır. Göğsünü sağa sola çekmede, aşağı yukarı alçaltıp
yükseltmede ve dabii gelen yumruklardan kaçma işinde çok faydalı olur. İşte ring dansı denen ayak oyunları da bu pozisyonda yapılır. genelde siyahi boksörler ring dansını çok iyi yapar. Adımlar öyleyken yataylamasına, dikeylemesine, çarprazlamasına dizlerindeki kırma durumunu hiç değiştirmeden sekerek sürekli hareket ederler. Bahsettiğim vücut hareketini bire bir yapar ve küçük sıçrayışlarla ileri geri hareket ederseniz ayak oyunlarının tam olarak nasıl yapıldığını anlarsınız. Boksta ayak ve gövde oyunları boksöre maçı kazandıran şeyler arasında yer alır. Bu yüzden boksörler idman yaparken farklı tekniklerde ip atlarlar. Kimi zaman iki ayak, kimi zaman tek ayak, kimi zaman ipi çarprazlama savurararak atlarlar ki ayak oyunları gelişsin. Aynı şekilde üstten ve alttan iki sert yayın arasında kalan yumruklama zımbırtısı da farklı açılardan gelen yumruklardan gövdeyi koruma amacıyla idmanlarda kullanılır.
Muhtemelen unuttuğum başka detaylar da vardır tabii. Şimdilik aklımda kalanlar bunlar. Son olarak ringin ışıklandırmasını da söyleyeyim. Ringler genelde tepeden doksan derecelik bir açıyla ışıklandırılır. Yani salonda her yer karanlık, sadece ring aydınlıktır. Oval veya daire şeklindeki sahanın ortasında kurulu olduğu için ringin dört bir yanında seyirci vardır. Maçın başlamasıyla her yer kararır ve sadece ring aydınlık kalır.
Maçın sonucunda yaşananlar da genelde klişeleşmiş görüntüler arasında yer alır. Eğer maçın sonunda hala ayakta durabilen bir mağlup varsa maçın hakemi mağlup olan boksörü ve kazananı iki yanına alır. Her ikisini de bileklerinden tutar ve kazananın adının açıklanmasıyla galip boksörün eli havaya kaldırır. Eğer nakavt olan ve nakavttan hemen sonra hastaneye gönderilen boksör varsa hakem sadece galip boksörle aynı şeyi yapar. Hemen sonrasında da ring ana baba gününe döner. Gösteri maçlarının bazılarında kazanan boksör kısa bir konuşma yapabiliyor.
Notumsu: Betimlemede anlatılanların çoğu kör olmadan önce izlediğim boks maçlarından veya filmlerinden hafızamda kalanlar. Son on yılda değişen pek bir şey olduğunu sanmıyorum. Ancak çok keskin olan bir fark vardır. Gösteri maçları ve olimpik ya da müsabaka tarzındaki maçlar birbirinden çok farklı oluyor. Yani iki ülkenin boksör takımlarındaki boksörler maçlara çıkarken öyle tüneldi, spottu gibi şeyler olmaz. Ancak özellikle Amerika'daki unvan maçlarında olay tamamen bahise ve şova dayalı olduğu için bu tür şeyler sık sık olur. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Boksun, görsel öğeleri ile ilgili detaylar vermeden önce kısa kısa kurallarından bahsederek başlamak sanırım en iyisi olacaktır.
Boks, aynı sikletteki yani aynı ağırlık dilimindeki iki boksör arasında oynanır. Ringte sadece boksörler ve orta hakem yer alır. Dövüşler raund olarak adlandırılan zamanı ve maksimum sayısı önceden belirlenmiş zaman dilimleri arasında yapılır. Amatör boks maçlarında raund sayısı üç veya beştir. Profesyonel maçlarda ise sporun yapıldığı kıtaya göre round sayısı da değişir. En fazla on beş raund sürer. Raundlar üç dakika uzunluğundadır. Her raund arasında bir dakikalık dinlenme süresi bulunur.
Boks maçları üç şekilde neticeleniyor. Bunlardan ilki puan farkı ile. Eğer raundlar esnasında boksörlerin ikisi de ayakta kaldıysa puanı yüksek olan maçı kazanıyor. Nakavt denen ve diğer boksörün yerde kalması ile sonuçlanan kazanma tipi en prestijli olanı. Üçüncüsü ise hakem veya doktor kararı ile oluyor. Boksör ayvayı yemişse ve ringe çıkmaması gerekiyorsa diğeri kazanıyor. Ancak bu durum düşünüldüğü gibi boksörün hayatını kurtarmak ya da korumak amaçlı uygulanmıyor. Daha doğrusu hakemler pek instiyatif kullanmıyor. Bu hak genelde koçlara bırakılmış bir şey. Rocky filminde sıkça görülen ve "Havlu atmak" olarak tanımlanan bu durum tamamen koçun instiyatifinde. Koç, boksörünü kurtarmak isterse yan tarafta beklediği yerde ringe elindeki havluyu atıyor. Hakem ise havlunun yere atılmasıyla maçı sonlandırıyor ve kazananı ilan ediyor.
Boksta vurulan yumrukların farklı puanları oluyor. Aynı zamanda kural dışı hareketler de boksöre puan kaybettiriyor. belden aşağı vurmak, bir elle vururken diğer elle rakibi tutmak, rakibe sarılmak, yere düşen rakibe yerdeyken veya kalkarken vurmak gibi hareketler puan kaybettiriyor.
Boksta en prestijli kazanma biçimi rakibi nakavt etmektir. boksör, rakibini yere yıktığı anda hakem bir dizini ringin zeminine koyarak ve çoğunlukla da her seslenisinde elini zemine vurarak sekize kadar saymaya başlar. Tabii ki dizin zemine konması ve elin yere vurması bir tür ritüel. Genelde yerden kalkamayacak hâle gelen boksörler için yapılıyor. Boksör sadece dizlerinin ve ellerinin üstüne düştüyse hakem ya normal sayıyor ya da hafif eğilerek saymaya başlıyor. Sayma işi ona kadar da uzayabiliyor. Bu süre içerisinde boksör tekrar ayağa kalkarsa maç raund sonuna kadar devam eder.
kalkamazsa rakip nakavt olmuş sayılır. Rakip yere düştüğü anda ayakta kalan boksör tarafsız bölge denilen köşelerden birine gider. hakem sayarken boksör ayağa kalkmış bile olsa hakem saymayı sürdürür ve sonra iki kolunu iki boksörün olduğu tarafa açıp ortada birleştirdikten sonra kenara çekilerek maçı yönetmeye devam eder. Eğer bir boksör bir dakikalık dinlenme süresinden sonra gongun çalmasıyla ringe geri dönemezse yine nakavt olmuş sayılır.
Gelelim görsel betimleme işine.
Gösteri maçlarında boksörler soyunma odasından salona çıkarken tavandaki bir ışıkçı tarafından kumanda edilen spot üstlerine tutulur. Her yer karanlıktır. Boksör, tünel çıkışına benzer bir yerden çıkar, ışığın üstüne gelmesiyle seyirciler alkışlamaya başlar. Boksörün üstünce ince ve parlak kumaştan dikilmiş kapşonlu, kemerli bir bornoz vardır. Elleri çıplaktır, eldiven yoktur. Eldivenler hakemler tarafından kontrol edildikten sonra giyilir, tabii ellerin sarılı olduğu bantlar da kontrolden geçer.
Boksörler şort, eldiven, ayakkabı ve dişlikle ringe çıkar. Bunun dışında vücutları tamamen çıplaktır. Kafatasını koruyan kasklar sadece idmanlarda kullanılır. Boks eldivenleri de normal beş parmaklı eldiven gibi değildir. Hani kartopu oynarken kullanılan eski usül eldivenler vardır ya? Başparmak için bir parmaklık, diğer dört parmak için de tek bir alan olur? İşte boks eldivenin yapısı da öyledir. Tabii parmakların kırılmaması için dışı sünger kaplıdır ve içe doğru hafif bombelidir. Boks eldivenin dört parmağının girdiği bombeli alan on beş çapında bir top gibidir. Sünger varken darbenin alınamayacağına dair fikriniz varsa kesinlikle yanılıyorsunuz. Çünkü darbenin şiddeti dışında süngerin içindeki el de önem kazanıyor. Filmlerde de gerçekte de her zaman eldiveninin içine giren el sıkı sıkı beyaz bantla sarılır. Vuruş pozisyonunda tutulan elin çevresinde sarılan bu bantlar kemikleri sabitler, kırılma ihtimalini azaltır ve bazısı alçı katkılı olduğu için de kodum mu oturturum kıvamına getirir. [Açık ağızlı gülümseme]
Boks ayakkabıları ince ve hafiftir. Tabanları özeldir ve ringde kaymaz. Çoğu boks ayakkabısı ayak bileği ile diz kapağının tam ortasına kadar uzanır ve ayakkabının boğazı ipliklidir. Genelde kasları sağlam tutması için sıkı sıkıya bağlanır.
Dişlik, boks filmlerinin ve maçlarının olmazsa olmaz aksesuarıdır. Dişçide ağız kalıbı yaptırdıysanız dişlik de ona benziyor. Sert mikadan yapılıyor. Küçükken bakkalrda satılan vampir dişleri vardı. Onları alıp dişimize takar koştururduk. İşte aynı şey. Alt ve üst tamağa takılıyor. Dişler bu zımbırtının içinde kalıyor ve böylece alınan darbeler yüzünden dişlerin kırılmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Maç boyunca boksörün elinden eldivenler hiç çıkmadığı için bir dakikalık dinlenme molalarında dişlikler boksörün yardımcıları tarafından çıkarılıyor. Açıkçası oldukça iğrenç bir andır. Salyalar herifin ağzındayken yardımcı dişliği çeker ve boksöre üstünde ince bir borunun olduğu matarayı uzatır. Boksör borudan bir su çekip ringin dışına veya yandaki kovaya püskürtür.
Amatör boks ringleri üç ile beş metrekare arasındayken profesyonel boks ringleri beş veya altı metrekaredir. Ring, yerden doksan veya yüz yirmi metre yükseklikteki bir platformun üstüne kurulur. Basket sahasının ortasına kurulduğunu farz edin. Yerden bir metre yükseklikte bir platform vardır. Ring de bu platformun üstündedir. Ring olarak belirlenen yerin zemini genelde sarı veya beyaz olur. Puanlama anında ve bazı maç tiplerinde önemli olduğu için ring zeminde ring alanı olan kareyle orantılı olarak bir daire çizgisi vardır.
kordon
Ring alanının dört köşesinde yerden yüz kırk ile yüz atmış santim arasında değişen ve "köşe" olarak adlandırılan alanlar vardır. Genelde köşe direği veya köşe sırtlığı olarak da adlandırılır. Her ringde tarafsız bölge olarak adlandırılan iki adet beyaz köşe ile bir adet kırmızı bir adet de mavi köşe bulunur.
Dört direk arasında ise üç veya dört sıralı ve lastikimsi kordon yer alır. Boksun başladığı dönemde bu tür sanayi ürünleri olmadığı için ring çevresi gemici halatıyla çevrelenirmiş. Şimdilerde ise durum daha farklı. Hani plajlarda yüzme bilmeyenler için satılan "makarna" denen zımbırtılar var ya? İşte kordonların kalınlığı da yaklaşık o kadardır. direkler arasında karenin çevresini çevreler. Kırk santim aralıklı üç veya dört sıradır. boksörler, platforma çıktıktan sonra eldiveleriyle ortadaki kordonu aşağı bastırarak artist bir hareketle ringe çıkarlar. Tabii tahmin edebileceğiniz üzere bu kordonların tek misyonu ring sınırlarını çizmektir. Yumruk yedikten sonra kordonlara sarılmaya çalışan boksörler puan kaybeder ya da hakem tarafından maç durdurulur ve ortaya çekilir. Filmlerde izlemiştim, gerçek maçlarda seyrek de olsa yaşanıyor. Yumruk yiyip kordonları aşarak ringden düşenler de mevcut.
Boks maçı hakemleri siyah pantolon ve diklemesine siyah beyaz çizgili gömlek giyerler. Bir santim genişliğindeki diklemesine şeritli gömlekler o kadar meşhurdur ki boksun ikonları arasında yer almaktadır.
Ringin dört köşesinden ikisi tarafsız bölge ikisi ise boksör bölgesidir. Boksörler birbirlerine çarpraz duracak şekilde karşılıklı iki köşede dururlar. Koç, boksör yardımcısı ve boksöre ait olan bu kşenin adı "mavi" veya "kırmızı" köşedir. Boksörler raund aralarındaki bir dakikalık dinlenme süresini bu köşede geçirirler. Gong çalıp maç duraksadığında boksör köşesine gider. Boksör yardımcısı elindeki tabureyi ringe koyar. Kordonların gerili olduğu köşelerden bahsetmiştim ya biraz önce? İşte tabure o direklerin birine konur ve boksör sırtını direğe yaslar.
O bir dakikalık sürede dişlik çıkarılır, boksun ikonları arasında yer alan beyaz havluyla boksörün yüzü gözü silinir, çünkü genelde kaş veya dudak patlamıştır veya burun kanıyordur. Neredeyse ağır sikletlerin her maçında mutlaka neşter de kullanılır. Göze yenen darbe sonucunda göz şişer ve boksörün görüş alanını daralttığı için koç, boksör yardımcısı veya takımdaki doktor tarafından neşterle şişlik patlatılır. Koç taktik verirken boksör yardımcısı temizlik yapar, eğer kırılmış parmak şüphesi varsa eldiven çıkarılıp kontrol edilir. Onun dışında kolay kolay eldiven çıkarılmaz çünkü bağcıklı olduğu için çözmek, bağlamak bir dakikalık molaya sığmaz.
Dinlenme anlarında da sürekli karşılaşılan görüntüler vardır. Bunlardan ilkini yazının başında söyledim zaten. Dişliklerin çıkması, boksörün ağzını temizlemek için su içmesidir. Genelde ilk raundlarda artistlik duruşlar vardır. Boksör yardımcısının köşe önüne koyduğu tabure ahşap ve üç ayaklıdır, oturma yeri yuvarlaktır. Boksör oturup sırtını yasladıktan sonra sağ kolunu köşenin sağındaki en üst kordona, sol kolunu da köşenin solundaki en üst kordona atar. Bu görüntü başlangıçta sadece adet yerini bulsun diyedir. Boksör fazla hasar almadığı için boksör yardımcısının işi az olur ve o boşlukta kordonlara uzanan kolların kaslarına masaj yapılır. Tabii raundlar ilerledikçe atılan o kolların ikinci bir nedeni de dinlenme anında ringe sinek gibi yapışmamak için bir yerlere tutunma ihtiyacının giderilmesidir. [Açık ağızlı gülümseme] Ama yine de işe yaramadığı anlar olur. Dinlenme molasındayken kolları kordondan koyup ringe yapışan boksör sayısı hayli fazladır.
Boksörler moladayken ring de boş kalmaz tabii. Onların kenara çekilmesinin hemen ardından iki temizlikçi ellerindeki sopalarla ringe çıkar.
On santime bir metrelik bir sopanın ucundaki kurulama zımbırtısıyla ringi kurularlar. Onların ringden ayrılmasıyla veya duruma göre hala işlerine devam ederlerken bikini giymiş ve olabildiğince seksi bir veya iki kadın ringe fırlar. Kadının elinde A3 boyutlarında bir plaka vardır ve bu plaka üstünde başlayacak olan raundun numarası yazar. On beş saniyelik süre içerisinde bu plakayı havaya kaldırıp seyircilere göstererek ve topuklu ayakkabıları üstünde salınarak ring içinde dört köşeyi takip ederek yürürler. Bolca da ıslık ve alkış alırlar tabii. [Açık ağızlı gülümseme]
Hakem ringin zeminindeki çemberin tam ortasına gider ve boksörleri çağırır. Elini ortaya uzatıp havada tutar ve düdüğü çalarken elini aşağı indirir ve maç başlar. Tabii boksta raund başlangıçlarını ve sonraını gong sesi belirler. Orta hakem dışında gongun başında duran ve puanlamayı yapan hakemler de bulunuyor.
Maç başlamadan önce genelde ya hakem ya da başka bir kişi boksörlerin adlarını söyler. Tabii bu da klişeleşmiş geleneği olan bir şeydir. Olimpik ya da benzer maçlarda olduğunu pek sanmıyorum ama gösteri maçlarında oluyordu. Görevli ringe çıkıp çemberin tam ortasına gidiyor ve mikrofon yukarıdan aşağıya doğru sarkıtılıyor. Görevli o miikrofonu çekip konuştuktan sonra yine yukarı çekiliyor.
Boks maçlarının başında hakem her iki tarafıda centilmenliğe davet eder. bu da iki boksörün el sıkışmasını simgeler. İşte bu da yine ikonikleşen ve belli bir geleneği olan davranıştır. Boksörlerin elleri eldivenli olduğu için standart bir el sıkışma yapılamaz. Deplasmanda olan veya unvanı almak isteyen boksör eldivenlerini dirseklerini kırarak öne doğru uzatır. Şöyle detaylandırayım duruşu. Büro koltuğununun kolluklarınıza kolunuzu koyduğunuzu farz edin. Boksör, ayakta dururken o şekilde eldivenlerini öne doğru uzatır. Ev sahibi veya unbana sahip olan boksört de kendi eldivenleriyle diğer boksörün eldivenlerine üstten vurur. Bunun hemen ardından bu sefer deplasmanda olan boksör ev sahibi olan boksörün eldivenine aynı şekilde başlar.
Bazı maçlarda da ikinci tip selamlaşma yapılır. Bu selamlaşmadaysa boksörler yine dirseklerini kırıp kollarını bükerler ancak dik bir açığyla kollarını öen doğru iterler ve her iki boksörün eldivenleri karşılıklı olarak göbekten toslaştırılır.
Ringteki dövüşün şiddeti maçı gerçekleştiren kişilere göre değişiyor. Ciddi bir güç farklılığı varsa zaten genelde ikinci üçüncü raundda nakavt oluyor bir boksör. Unvan maçları daha uzun sürüyor. Boksörlerin kendilerine göre hareket stilleri oluyor. Özellikle siyahi boksörler ring dansı da denilen ayak oyunlarını çok iyi yapıyor. Bu bir figürlü dansa da benzetilebilir tabii. Boksörlerin duruşunu anlatayım, ondan sonrada ring dansını nasıl yaptıklarını.
Boksta üç temel vuruş bulunuyor. Bunlar direkt vuruş, kroşe vuruş ve aparakat vuruş. Direkt vuruş alının ön üst kısmından başlayıp karın kısmının bittiği yere kadar vücudun ön tarafına vurulan yumruklardır. Düz biçimde vurulan bu yumrukların amacı rakibe yaklaşmak veya onu köşelerden birine sıkıştırmak için yönlendirme amaçlıymış. Kroşe vuruş ise şakaklarla kulak arkasından başlayıp bel bölgesinin yan bölümlerinin bittiği yere kadar oolan alana yani vücudun yan tarafına vurulan yumruklardır. Genelde nakavt ile sonuçlanan maçlarda yere serilen boksörün aldığı son darbe kroşe oluyor. Tabii yüzde yüz bir olasılığı yok. Ancak kulak arkası ve şakaklar veya çeneye gelen sağlam bir vuruş boksörün bayılmasına neden olduğu için hayli etkili. Tabii karaciğer ve böbreklere doğru alınan darbeler de boksörün diz çökmesine neden olabiliyor. Aparakat vuruş ise aşağıdan yukarı doğru çeneye vurulan yumruktur. Nadir de olsa karaciğere vurulduğu da oluyormuş. Nakavt ile sonuçlanan maçlarda ikinci sırada da aparakat yer alıyor. Normalde maçın başlarında aparakat atmak zor oluyor. Çünkü rakip boksör bir şekilde ya başını kaçırıyor ya manipule ediyor. Ancak maçın sonlarına doğru yorgunluk nedeniyle işler değişiyor. Arkaya doğru yıkılan boksör sayısı da hayli fazladır.
Boksör duruşunu da şu şekilde anlatmaya çalışayım. İlk önce ayağa kalkın. Sağ veya sol adımlarınızdan birini öne atın. Yani bir ayağınız önde diğeri arkada olsun. İki yumruğunuzu sıkıp dirseklerinizi kırarak yukarı doğru kaldırın.
Ben sağ adımımı öne attığım için sağ elim sola nazaran daha yüksekte tutuyorum. Sağ eliniz, karşınızdakinin sol omzuna doğru çarprazlamasına savrulacak şekilde burun hizasına yakın durur. Yani sağ el kroşe için dah auygundur. Sol yumruğunuz ise çarprazlamasına değil dik olarak karşıya vuracak şekilde durur. Boksörde solak olmanın dezavantajı olduğu söylenir. Bahsettiğim duruştan anlaşıldığı üzere sol kol savunma amaçlıdır. Rakipten gelen sağ kroşeleri engellemek için sürekli yukarı aşağı kalkar. Daha doğrusu boksta en ağır darbeler, karşıdakine yumruk savururken alınır. Yani şu anlama geliyor: Kendinizi savunurken sağlam yumruk atabiliyorsanız avantajlısınızdır. Maçlarda seyirciyi en çok coşturan şeyler ise seri kroşelerdir. Boksör sağ kroşeyi patlatır, hemen arkasından sol kroşe veya sol direkt gelir. Sonra sağlı sollu kroşeler vurur. İşte Muhammed Ali budur! [Açık ağızlı gülümseme]
Duruşu betimlemeye devam edeyim. Kollarınız o pozisyondayken bacaklarınız da dümdüz değildir. Dizlerinizi hafif kırarsınız. Bu kırma işi boksöre hareket kabiliyeti kazandırır. Göğsünü sağa sola çekmede, aşağı yukarı alçaltıp
yükseltmede ve dabii gelen yumruklardan kaçma işinde çok faydalı olur. İşte ring dansı denen ayak oyunları da bu pozisyonda yapılır. genelde siyahi boksörler ring dansını çok iyi yapar. Adımlar öyleyken yataylamasına, dikeylemesine, çarprazlamasına dizlerindeki kırma durumunu hiç değiştirmeden sekerek sürekli hareket ederler. Bahsettiğim vücut hareketini bire bir yapar ve küçük sıçrayışlarla ileri geri hareket ederseniz ayak oyunlarının tam olarak nasıl yapıldığını anlarsınız. Boksta ayak ve gövde oyunları boksöre maçı kazandıran şeyler arasında yer alır. Bu yüzden boksörler idman yaparken farklı tekniklerde ip atlarlar. Kimi zaman iki ayak, kimi zaman tek ayak, kimi zaman ipi çarprazlama savurararak atlarlar ki ayak oyunları gelişsin. Aynı şekilde üstten ve alttan iki sert yayın arasında kalan yumruklama zımbırtısı da farklı açılardan gelen yumruklardan gövdeyi koruma amacıyla idmanlarda kullanılır.
Muhtemelen unuttuğum başka detaylar da vardır tabii. Şimdilik aklımda kalanlar bunlar. Son olarak ringin ışıklandırmasını da söyleyeyim. Ringler genelde tepeden doksan derecelik bir açıyla ışıklandırılır. Yani salonda her yer karanlık, sadece ring aydınlıktır. Oval veya daire şeklindeki sahanın ortasında kurulu olduğu için ringin dört bir yanında seyirci vardır. Maçın başlamasıyla her yer kararır ve sadece ring aydınlık kalır.
Maçın sonucunda yaşananlar da genelde klişeleşmiş görüntüler arasında yer alır. Eğer maçın sonunda hala ayakta durabilen bir mağlup varsa maçın hakemi mağlup olan boksörü ve kazananı iki yanına alır. Her ikisini de bileklerinden tutar ve kazananın adının açıklanmasıyla galip boksörün eli havaya kaldırır. Eğer nakavt olan ve nakavttan hemen sonra hastaneye gönderilen boksör varsa hakem sadece galip boksörle aynı şeyi yapar. Hemen sonrasında da ring ana baba gününe döner. Gösteri maçlarının bazılarında kazanan boksör kısa bir konuşma yapabiliyor.
Notumsu: Betimlemede anlatılanların çoğu kör olmadan önce izlediğim boks maçlarından veya filmlerinden hafızamda kalanlar. Son on yılda değişen pek bir şey olduğunu sanmıyorum. Ancak çok keskin olan bir fark vardır. Gösteri maçları ve olimpik ya da müsabaka tarzındaki maçlar birbirinden çok farklı oluyor. Yani iki ülkenin boksör takımlarındaki boksörler maçlara çıkarken öyle tüneldi, spottu gibi şeyler olmaz. Ancak özellikle Amerika'daki unvan maçlarında olay tamamen bahise ve şova dayalı olduğu için bu tür şeyler sık sık olur. (Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Murat Kefeli | (Şikâyet et)
Önceki Betimleme: Koala - Çizen: Selçuk Erdem | Sonraki Betimleme: Ecele Tuzak - Çizen: Selçuk Erdem