Ayasofya Süslemelerinde Kullanılan Resimler
( tarihinde yayınlandı)Editörün notu: Aylin'in, ders notlarını genişleterek hazırladığı yazı aşağıda. Betimleme dışında 4. derece başlıkla etiketlenmiş alandan itibaren Ayasofya mimarisi ile ilgili yine ders notlarından derlenmiş metni de bulabilirsiniz.
Bazı yapıların inşa yılları ile resimleri arasında farklılıklar vardır. Buna örnek olarak Ayasofya gösterilebilir. Ayasofya'daki resimler en erken 8. Yüzyıla tarihlenmektedir. İstanbul'un fethinden sonra camiye çevrildiğinde resimlerin üzeri örtü ile örtülmüştür. Yapının resimleri 17. Yüzyıl Ortalarında beyaz kireç ile kapanmıştır. 1850'de bir araştırma yapan Mimar Gaspare Fossati, bir görüşe göre çalışma yapmak için izin istemiştir, diğer bir görüşe göre de Sultan Abdülaziz Fossati'yi görevlendirmiştir. Nitekim Sultan Abdülmecit zamanında Gaspare Fossati Ayasofya'da uzun bir süre çalışmıştır. Fossati bu yapı ile ilgili çizimler yapmış ama bu çizimler yayınlanmamıştır. Ancak Alman Wilhelm Saszenberg Fossati'nin çalışmalarının bir kopyasını yaparak yayınlamıştır. Salzanberg yapının içindeki kopya resimleri satmak istemiş ancak Rus Çarı tarafından kabul görmemiştir. Cumhuriyetten önceki ara dönemde, Thomas Whittemore tarafından yapı ÜZERİNDE tekrardan çalışmalar başlar. Ancak Gaspare Fossati ve Thomas Whittemore'nin çalışmaları arasında eksik resimler vardır. Bu süreçte kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre İstanbul'daki yangın ve depremler sırasında kaybolmuş veya Gaspare Fossati - Thomas Whittemore arasındaki dönemde bir kurcalama (müdehale) Olmuş olabileceği üzerinde durulsa da kesin bir bilgi yoktur. Hala Gaspare Fossati'nin bulduğu ancak Thomas Whittemore'nin bulamadığı resimler vardır. 746-842 tarihleri arasında incelediğimiz, İkonoklazma Dönemi’nde, Ayasofya'daki bütün resimler, ortadan kaldırılmış ve 842'den sonra, bugün Bizans resim sanatı'nda konumuz olan resimler yapılmıştır. İkonoklazma dönemi boyunca Ayasofya'da tıpkı Hagia Eirene Kilisesi'nin apsisinde olduğu gibi haç resimlerinin çokluğu dikkat çekmektedir. 8 ve 14. Yüzyıllar arasındaki resimleri inceleyeceğimiz Ayasofya'daki tek pano haricinde, yer yer bazı koridorlarda frescolar'da yer almaktadır.
resim 1. Nartex girişi üzerinde yer alan resim
batı'dan girdiğimizde Nartex'in hemen üstünde yer alan bir panodur. Resimde dört figür vardır. Ortada Pantokrator İsa son derece gösterişli ve süslüdür. Koltuk üzerinde oturmaktadır. Bir elinde açılmış İncil olup, sağ eli ise mükemmel bir takdisi işaret eder. Açık olan İncil’de, "Benim yolum ışıklı yoldur, benim yolumdan gelen, ışıklı yoldan gelir." yazmaktadır. İsa'nın her iki yanında tahrip olsa da monogramları olan xc ve ıc harfleri yer almaktadır. Koltuğun arka kısmı son derece zengindir, Bizans sanatının az karşılaştığımız bir örneği olup, Hint sanatı'nın etkileri görülmektedir. İsa'nın başının iki yanında madalyonlar vardır. Solda meryem, sağda ise Gabriel yer almaktadır. Meryem'in iki eli havada, İsa'dan şefaat istemektedir. Gabriel ise, Helenistik karakterlidir. İsa'nın yüz şekli, tipik bir ilk çağ üslubu şeklinde abartısız ve yalın olarak ele alınmıştır. Giysisi ve sandaletleri Roma'lı etkileri barındırır. Başının arkasındaki haç gümüşten üretilmiş olup, diğer bütün her şey altın yaldızlıdır. Ayağının bastığı seki, ters perspektiflidir ve isa'nın ayaklarına kapamış bir figür vardır. Gaspere Fossati ve Thomas Whittemore bu kişinin ı. Basillius olduğunu savunmuştur. Fakat bunun doğru olmadığını savunanlar vardır. Bu durumu haklı çıkaran, sikkeler, kodexler ve minyatür eserler vardır. Buradaki kişi olduğu sanılan ı. Basillius İkonoklazma'nın son savunucusu olarak bilinmektedir. Buradaki kişi Basillius'un oğlu olan vı. Leon'dur. Leon 8. Yüzyıl sonu ile 9. Yüzyıl başında yaşamıştır. Leon burada yere kapaklanmış ve günahlardan arınmak istemektedir. Belki burada babası Basillius'un da günahlarının affedilmesini istemektedir. Leon'un başında hâle vardır, hâleden anlıyoruz ki, İsa tarafından affedilmiş ve azizler mertebesine ulaşmıştır. Leon'un sağ eli deforme olmuş, sol el İsa'dan şefaat istemektedir. Orta Bizans döneminde, iki sülalenin başı çektiğini bilmekteyiz. Bunlar Makedonyalılar ve Kommenoslar'dır. Vı. Leon da Makedonya Sülalesin’den gelen bir imparatordur. Başında İncili Diadem yerine bant şeklinde bir taç yer almaktadır. İsa'nın başının yanındaki ıc ve xc restorasyonlardan sonra iyi gözükmektedir. İsa'nın eli karakteristik olarak Bizans Ekolü’nü yansıtmaktadır. Göz: İşlenişine nereden bakarsak bakalım, isa'nın gözleri hep izleyiciye bakar. Başkent üslubunun en önemli özelliğidir. Burada gözün bir tanesi tam karşıdan çizilmiş ve içi tam doldurulmuştur. Diğer göz ise tam doldurulmamış ve yukarı kaydırılmıştır.
resim 2. Meryem'e Jusitinianus ve Costanti'nin sunuları
Nartex'ten geçince güneyde bulunan bronz kapının üzerinde bulunur. Resmin tam karşısına daha rahat görülebilmesi için bir ayna yerleştirilmiştir. Ayasofya'da gerçekliği tartışılabilecek tek mozaik olarak karşımıza çıkmaktadır. Mozaik en fazla 10. Yüzyıla kadar tarihlenmektedir. Kimin yaptırdığı tam olarak belli olmasa da Basilius tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Basilius zamanında Ayasofya'da ciddi onarımların yapıldığı bilinmektedir. Resmin eksenindeki ana figür Teotokos Meryem'dir. Meryem ve İsa asil ve şöhretli giysiler içinde ruhuniyetle beraber gösterilmişlerdir Meryem ters perspektifli bir seki üzerinde oturmaktadır seki'nin üstü gümüş mozaiklerle süslüdür. Zemin ve arka fon altın mozaik kaplıdır. Meryem'in iki yanıda onun monogramları olan Materna Magne yazılıdır. Meryem'in iki yanında ayrıca iki figür yer alır. Bu mozaikler 10. Yüzyıla tarihlense de, mozaiklerde işlenen şahsiyetler 10. Yüzyıldan çok daha öncesinde yaşamışlardır. Bize göre soldaki figür Justinianus'tur ve elinde kilise maketi tutmaktadır. Bize göre sağdaki figür ise; İmparator Constantin’dir, Constantinapolis'in surlarının olduğu maketi tutmaktadır. İmparator olduğunu başındaki İncili Diadem’den anlarız. Soldaki figürün kim olduğu yanında yazılıdır ancak bu bizi aldatmamalıdır. İleride göreceğimiz mozaiklerde figür ile yazı arasında fark olacaktır. Bu Roma'dan gelen bir gelenektir. Çünkü birçok imparator seferde iken yerine başka biri geçmiştir. Sağdaki figür başında hâle ile, elinde Ayasofya'nın maketini tutar vaziyettedir. İmparatorun giysileri üstünde, nakışlı ve geometrik motiflerle süslü pelerin yer almaktadır. Buradaki figür elimizdeki Justinianus tasvirlerinden farklıdır. Elindeki Ayasofya maketi de günümüzde farklı olarak, kubbesi bizans'a benzemeyen bir kubbe olarak karşımıza çıkar. Justinianus İtalya'da büyüdüğü için Roma'daki Pantheum'u görmüş ve Ayasofya'nın planlamasını buna göre yapmış olabilir. Yapının Pantheum'dan tek farkı kubbesidir. Pantheum'un kubbesi geoit şeklinde olup Bizans'a has kubbe değildir. Yapı ilk önce merkezi planlı yapılıp sonra kubbeli bazilikaya çevrilmiş olabilir. Sağdaki figür ise Costantin'dir. Basilius burada Bizans'’ın iki önemli imparator'una yer vermek istemiş olabilir. Bunlar kiliseyi yaptıran ve şehri kuran kişilerdir. Costantin'in saç şekli ve kıyafeti kendi dönemine uymamaktadır. Saçları iki taraftan serbes bırakılmış ve dik taranmıştır. Böylelikle 10. Yüzyıl portre sanatını yansıtmaktadır. Resim tamamiyle 10. Yüzyıla göre hazırlanmıştır. Elinde tuttuğu makette ilginç beş burç ve arkasında bir mimari vardır. Ancak İstanbul'da beş tane burç yoktur. Costantin İstanbul'u fethederken, Sultan Ahmet ve çevresini merkez olarak düşünmüş ve şehri buraya kurmuştur. Bu maketin anlattığı yapıların bugün kalıntıları hala Sultan Ahmet çevresinde yer alır ve surlar birebir birbirini tutmaktadır. Surlar büyük blok taşlardan inşa edilmiştir. Arkadaki mimari oluşum ise büyük sarayı tasvirlemektedir. Resmin tamamında 10. Yüzyıl modası görülür. Meryem ve İsa'ya karşıdan baktığımızda gözleri kaçamak, giysiler asil ve ruhani, erguvani bir şekilde kullanılmıştır. Gümüş'ün kullanıldığı nadir mozaiklerden biridir. Meryem'iin oturduğu koltukta ve minderde zengin bir süsleme yer almaktadır. İmparatorların, imparator olduklarını belirten İncili Diadem başlarında yer alır.
resim 3. Tanrı Anası Meryem Apsis Yarım Kubbesi
Ayasofya mozaikleri arasında en muhteşem mozaiktir. Mozaik Apsis yarım kubbesinde yer alır ve Meryem theotokos pozisyonundadır. Tarihlenmesi en zor mozaiklerden biridir. Ön bilgilerde ayasofya'dan bahsederken, İkonoklazma'dan hemen sonra theotokos mozaiğinin ilk mozaik olarak yapıldığı düşünülmektedir. Ancak eldeki bilgilerde mozaik panonun 9. Yüzyıldan sonraya tarihlendirilmesi mevcuttur. Son derece büyük bir mozaiktir. Meryem'in iki yanında Micheal ve Gabriel yer alır. Meryem asil duruşlu ve asaleti ön planda olan ve saçlarında altın mozaiğin kullanıldığı nadir örneklerden biridir. Meryem zengin bir koltuk üzerinde oturmaktadır, İsa'nın giysisi Romalı giysisi gibi olup, Hellenistik karakterlidir. İsa'nın sağ eli tahdise hazırlanır vaziyettedir. Meryem'in başı kapalı, vücudunun her yerinde haç motifi vardır. 726 - 842'den sonra Bizans'ta Meryem ön plana çıkmaya başlamıştır. Meryem'in başı İsa'nın başı gibi hâleli, zemin altın mozaik olarak tasarlanmıştır. Meryem'in başında kısaltılmış haç motifi yer almaktadır. Gözler yandan bakana göre ayarlanmıştır karşıdan bakana göre değil. Meryem burada eli İsa'nın omzunda “Ben onun vasisiyim.” der gibidir. Detaylar stilize, bordürler net, yüzlerdeki gölgeler ise son derece başarılı verilmiştir ve İsa'nın başı üzerindeki haçlı olan hâle gümüş yaldızlarla süslenmiştir. Meryem'in tipi fayyum kaynaklıdır. İsa Helenistik dönem karakterlidir. Dudaklar patlak dışarı taşkın, dört beş yaşlarında, ancak eli yaşına uymayan(daha büyük) Birisinin eli gibi kullanılmıştır. Romalı özellikler göstermektedir. İsa'nın saç aralarına küçük altın mozaik taneleri atılmıştır. Vücut ile baş arasında proporsiyon düzeni vardır. Theotokos Meryem'in iki yanında büyük ölçülerde olması gereken iki melek figürü vardır. Bu figürler Gaspare Fossati tarafından çıkartılmıştır. Salzenberg kopyalarken yarım olan resimleri kendi hayal gücüne göre tamamlamıştır. Bu melekler imparator giysileri içinde gösterilmişlerdir ve kanatları onların melek olduğunu belli eder. Melekler aynı zamanda antik sanatın nike heykellerine benzerler ve giysileri ilk çağ karakterlidir. Melekler bir zafer havası içindedirler sanki İkonoklazma zaferini kutlamaktadırlar. Meleklerin saçlarında bandanalar vardır ve saçları aynı zamanda arkadan kuyruk olacak şekilde bağlanmıştır. Kanatları ne çok yukarıda ne çok aşağıda, hafif kalkık şekilde gösterilmiştir. Gözler nereden bakarsanız bakın izleyiciye bakar. Yüzleri Helenistik dönem karakterlidir. Sağ ellerinde uzun bir asa, sol ellerinde ise bir küre tutarlar. Normalde Bizans'ta böyle melek sahneleri olduğu zaman üstlerinde bir yazı da olur, ancak burada o yazı yoktur. Eğer olsa idi üzerinde "Bu melekler melek komutanlarıdır." yazıyor olacaktı. Salzenberg'in çizimleri ile Ayasofya'da mevcut olan melek mozaikleri arasında fark vardır. Salzenberg melekleri beyaz giysi içerisinde göstermesine karşın, meleklerin üzeri gayet süslü ve şıktır.
Tympanonlardaki mozaikler
Mozaikler ilk açıldığında anlamsız, siyah renklerle karşımıza çıkarlar ve basit onarımlarla orijinal renkleri geri kazanılır. Tympanon resimleri pencere aralarına serpiştirilmiş her biri ayrı figürden oluşmaktadır. Patrik, din adamı, piskopos, ve havariler resmedilen kişilerdir. Bunlar Fossati ve Salzenberg tarafından belgelenmiştir. Bu patrikler arasında Metodies(?), Genç İgnatios, İoannes Khrysostomos, Cristoshos(?) Ve Athanasios'un mozaikleri vardır.
2. Resim Deisis Sahnesi
Resim Güney Galeri’de, mermer kapıyı geçer geçmez sağ tarafta bulunmaktadır. Pano bir çok onarım geçirmiştir ve tarihlenmesi sorunludur. Tarihlenmesi için, benzer örneklere bakılmıştır ve bu durumda ilk olarak Khora Manastır Kilise'si karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak 12. Ve 14. Yüzyıllar arasına tarihlendirme yapılmaktadır. (Collwitz Salzenberg) Ancak Semavi Eyice tarihlemeyi, Kariye'ye bakarak doğru bulmamaktadır. Semavi Eyice Collwits'le aynı görüşü paylaşmaktadır. Ona göre 11. Yüzyıl sonu ve 12. Yüzyıl başına tarihlenmektedir. İsa Başkent Üslubu sistemi içinde yapılmış klasik olarak saçlar omuzlarda, ikiye ayrılmış, kulak memeleri görünür vaziyette ve saçlar stilize edilmiş olarak karşımıza çıkar. Dudakları açık, bıyıkların üstü temizlenmiş, gözler ve dudaklar patlak, yüzde gölgelendirme son derece kalitelidir. Bunun dışında Meryem o anın üzüntüsünü güzel yansıtmaktadır ve vermiş olduğu hüzün mahşer sahnesine uygundur. Burun ve gözleri stilize edilmiş, yüzü dalgın hafifçe yere bakmaktadır. Başı usturuplu rahibe görüntülü ve üzeri rahibe giysilidir. Aralara ise altın mozaikler serpiştirilmiştir. Aynı özellikler İoannes’te de belirgindir. İoannes son derece gerçekçi ve üzgün tasvir edilmiştir. Yüzündeki çizgiler yaşının üzerindedir ve gözleri badem şeklindedir. İoannes'in gözleri yukarı-aşağı arasında bir bakış ile İsa'ya doğru bakmaktadır.
3. Resim Zoe Mozaiği
Güney Galeri’de galerinin sonunda yer alır. Tam olarak Apsis’in güney doğusundadır. Tartışmalı iki ana figürü vardır. Bunlar imparator ve imparatoriçe'dir. İmparator elinde büyük bir kese, imparatoriçe ise kiliseye bağış yaptığını belli eden fermanı tutmaktadır. Orta'da erguvani giysileri ile Pantokrator İsa, ters perspektifli İncil tutmaktadır ve sol eli takdistedir. İsa'nın yüzü, biraz önce gördüğümüz, Deisis sahnesinden farklıdır. Sicilya bölgesindeki, tiplemeye benzemektedir. Zayıf eziyet çekmiş İsa tipindedir. Mozaik daha geç dönemde değişikliğe uğramıştır. Aslında iki figür de tamamen orijinal değildir. İmparatoriçe Zoe üç kız kardeşten biridir. Babası kızlarını evlendirmek ister. Ancak birinci kız kendisini Heybeli Ada'da bir manastıra kapatmıştır. İkinci kız ise evlenmeye hevesli değildir. Üçüncü kız olan Zoe ise, zorla Costantine Monomakhos ile evlenmiştir. Ancak Monomakhos ölmüştür. Onun yerine tahta geçen kişi ile evlenmiş ve bu da öldükten sonra 3. Kişi ile evlenmiştir. Bu resimde gördüğümüz kişi son kocasıdır ve başı ve başının yanındaki yazılar değişmiş, bu değişiklik kapatılmak amacıyla inci ve diyadem ile süslenmiştir. Zoe'ninde sadece başında değişiklik söz konusudur ve bir önceki Zoe'nin kim olduğu bilinmemektedir.
4. Resim Kommenoslar Mozaiği
3(4) Figür karşıdan bir figür yandan, gösterilmiştir. Bize göre solda Kommenos ortada Theotokos Meryem kucağında isa, sağında Eirene ve köşede ise oğulları Alexsios yer alır. Çocuk 13-14 yaşlarında tahtın varisi olarak gösterilmiş, yalnız veremden ölmüştür. İoannes Kommenos ve Eirene çocuklarının iyileşmesi için, adakta bulunmuş ve bu mozaiği yaptırmışlar. Mozaik hakkında 14. Yüzyıla kadar tarihlenmeler yapılsada, esasen 12. Yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Meryem burada masum tavrından çok, güçlü, iradeli ve sert bir imajda gösterilmiş, çocuk İsa 3. 5-4 yaşlarında takdis eder şekilde çalışılmış, giydiği giysiler Romalı, çok az stilize edilerek işlenmiştir.
5. Resim Alexsandros Mozaiği
Kuzey Galeri’de Apsis’ten hemen önce karanlık bir alanda yer almaktadır. Alexsandros vı. Leon'un kardeşidir. Sevilen ve eylence düşkünü biridir. Bu mozaik dönemin tekstil sanatını anlamamız açısından önemlidir. Solunda ve sağında Alexsandros olduğunu gösteren net monogramlar vardır. Monogramlara Ayasofya'nın sütun başlıklarında da rastlamaktayız.
Ayasofya'da genel süsleme
Ayasofya'nın duvarlarında, nartexte, apsis çevresinde bol miktarda mozaik süsleme vardır. Çok fazla yangın ve deprem gören ayasofya, bu afetler sonucunda büyük yaralar aldı ve kastettiğimiz bu süsleme mozaiklerinin bir çoğu günümüze ulaşamamıştır. Bu süslemeler genelde kaplamalar, haç motifleri, ve çerçevelerden oluşmaktadır.
Ayasofya Kubbe
Kubbe'de Mustafa Efendi'nin yazdığı Ayet-el Kürsi yer almaktadır. Bu yazının altında hiçbir şey yoktur çünkü kubbe bir çok defa yenilenmiştir.
Kerobimler
Pandantiflerde yer alan bu resimler, Ayasofya'da İkonoklazma dönemi öncesinden kalmadır. Aynı örneklere Neo Moni Kilisesi’nde de rastlanmaktadır.
Fossati'nin koleksiyonunda olan ancak günümüzde yeri belli olmayan resimler
bulunmaktadır. Bu arşivde Teotokos Meryem'in iki tane olduğunu ya da Fossati tarafından abartıldığını görmekteyiz. Fossati'nin arşivindeki T. Meryem’ile günümüz mozaiği arasında farklılıklar vardır. Kutsal taht, İsa figürü, piskopos ve madalyon içindeki 3 figür günümüzde yoktur. Göremediğimiz fakat varlığını bildiğimiz patriğin özel odasında resimler vardır. Odanın karşılıklı iki duvarında İkonoklzmadan kalma 2 haç yer almaktadır ki altı ve üstü haşhaş bitkileri ile süslüdür. Son imparatora ait, v. İoannes Paleilogos'u betimleyen mozaik Fossati'de karşımıza çıkan ama günümüzde göremediğimiz resimler arasındadır. Yapının sütun başlıkları zengindir ve 6. Yüzyıla ait olan bu sütun başlıklarında Theodora ve Justinianus'un monogramları vardır ve akantus yaprakları ile süslenmiştir.
Ayasofya hakkındaki araştırma ve yayınları biraraya getirsek ufak çapta bir kütüphane oluşur ve hala her dilde sürekli olarak yayınlar çıkmaktadır. Biz Ayasofya'yı genel hatları ile inceleyeceğiz. Ayasofya İsa'nın vasıflarından biri olan kutsal hikmete sunulmuş yani sofya sözcüğü felsefe sözcüğündeki sofya ile aynıdır. Yapının oldukça hareketli bir tarihi vardır: İlk yapımına Hristiyanlığın meşru bir inanç olarak kabulünden sonra başlanmış. Genellikle ı. Constantin'in yaptırdığı söylenirse de ancak yapımını başlatmış olmalıdır (360). İlk yapı klasik türde ahşap çatılı bir bazilika idi hemen yakınındaki patrikhane ve onun özel kilisesi Hagia Eirene ile üçlü bir kompleks oluşturuyordu. İlk yapının ömrü uzun olmamış 404'de Patrik Chrysostomos'un sürgüne gönderilmesi ile çıkan ayaklanmada ahşap çatılı bazilika tümüyle yanmış. Bunu 415'de ıı. Theodosius'un yaptırdığı ikinci Ayasofya izlemiştir., İlk yapının kalıntılarından yararlanılarak yapıldığı tahmin edilen yapının biçimi hakkında bilgimiz yok (belki bazilika?). İkinci yapı birinciden daha uzun ömürlü olmuş ve 532 Nika Ayaklanması’na kadar dayanabilmiştir. İmp. İustinianus 532-7 yılları arasında üçüncü Ayasofya'yı yaptırmaya girişti ve 537 yılının 27 aralığında yapının açılışı yapıldı. Ikinci Ayasofya'ya ait olduğu sanılan bazı kalıntılar 1935'de Alman Arkeoloji Enstitüsü üyelerinden a. M. Schneider'ın Ayasofya'nın dış tarafında yaptığı kazıda bulunmuş, kazı sonucunda bugünkü yapının batısında bir Porticos kalıntısı çıkarıldıktan başka Ayasofya'nın batısındaki meydana geçişi sağlayan merdivenler de ortaya çıkarılmıştır. Bunların dışında
birtakım mimari parçalar bulunmuş ki bunlar güçlü ilkçağ sanatı etkisi ile işlenmiş parçalar olup bunlarda Hristiyan sembolleri konu alınmıştır yani devşirme değildirler. İşte bu kalıntılar Schneider'e göre ikinci Ayasofya'nın batı cephesinin elemanlarıdır, bu cephenin girişinin tavanında kasetli bir düzenleme olup, ayrıca dış cephede havarileri simgeleyen 12 kuzu motifi bulunur, cephe alınlığı kırık alınlıktır. Bu tip alınlıklar Geç Roma Devri’nde ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır. Genellikle Akdeniz'in doğu bölgesinde göze çarptığından bu tip alınlığa Suriye Alınlığı denir. Schneider'in kazıda bulduğu parçalar bugün Ayasofya'nın batısında ilk bulundukları yerde yer almaktadırlar aynı yerde bu mimari cephenin üzerinde durduğu merdivenlerde görülebilir. İkinci Ayasofya'nın Porticosundaki frizinde Hristiyan Motifi kuzuların dışında ilkçağ motifleri de vardır yani friz tam bir geçiş devrini gösterir. Porticosun tavanı kasetlerden oluşmuştur (sekizgen kasetler). 20-25 yıl önce Ayasofya'nın müdürü olan Muzaffer Ramazanoğlu'nun pek önemsenmeyen görüşlerinden birine göre narteksteki parçalardan bazılarının ilk Ayasofya'ya ait olduğu ileri sürülmüştür. Justinianus yapıyı iki mimara Tralles'li (Aydın) Anthemios ve Miletos'lu (Milet-Balat) İsideres'a ısmarlamıştır. Görülüyor ki iki mimarı da anadolu'dan almıştır. 537-57 arasındaki 20 yıldan sonra kubbenin çöktüğünü biliyoruz, bu arada hala sağ olan Iustinianus yapıyı yeniden onartır ve bu işte İsideros'un yeğeni Genç İsideros'u görevlendirir. Bu kez yapıda
birtakım değişiklikler yapılmış, kubbe eskisine oranla daha yüksek inşa edilip başlıktan kurtarılmıştır. 562-3'te üçüncü yapının ikinci açılışı yapılmış, 989'da önemli bir onarım geçirmiş, Ermeni Mimar Hiridat idaresinde, Ayasofya İstanbul depremlerinden de zarar görmüş, özellikle xıv yy. Daki deprem yapıda derin izler bırakmış, bu izlerin bir kısmı giderilmiş, bir kısmı da bazı önlemler alınarak geçiştirilmiştir. İstanbul 1453'te fethedildiğinde çağın gereği olarak kentin en büyük kilisesi olduğundan Fatih tarafından camiiye çevrilip onun vakıflarına bağlanmıştır ve böylece ulu camilerin fonksiyonuna sahip olmuştur. Xvı yy. Da Ayasofya'nın Mimar Sinan tarafından önemli ölçüde onarıldığı biliniyor ki bu konuda bilgi çeşitli tarih kaynak ve belgelerinde bulunmakta, Sinan
birtakım eklerden başka yapıyı ayakta tutacak bazı önlemler almış, çatlakların büyümesini önlemek için takviye payandaları dikmiş. 1847-9'da Abdülmecit’in emri ile İsviçreli Mimar Fossati' de ayasofyayı büyük ölçüde onarmış (2-2. 5 yıl) Ve 1849'da yapı yine büyük bir törenle açılmış. Daha sonra Ayasofya 1934-5'e dek camii olarak kullanılmış, 1934'te Atatürk'ün emri ile kapanıp 1935'te müze olarak açılmıştır. Ama bu sıralarda yapının içinde öteden beri süregelen mozaik araştırmaları devam ediyordu. Yapının bahçesinde bir avlusu olduğu biliniyor, avlunun binaya ekli kısmını oluşturan narteks hala durmakta, yapı bunun dışında iç narteks ve ana mekandan oluşur, yapının değişik taraflarında ek binaları da vardır, kuzey-doğuda yuvarlak bir yapı, girişin hemen yanında güney-batıda yapıya ekli olan vaftizhane vardır. Xvıı yy. In ilk yarısı içlerinde vaftizhane padişah türbesi olmuş (Deli Mustafa ı, İbrahim), ayrıca Ayasofya'nın çıkıntı oluşturan rampa biçiminde merdiven kuleleri, destek payandaları vardırr. Kubbe ve yarım kubbelerin baskısı altında duvarların dağılmaması için çeşitli dönemlerde yapılmış payandalar vardır Ayasofya'nın çevresinde, Ayasofya öteden beri heyecan veren bir yapı olarak iç mimari yönünden böylece görülüp kabul edilmiş.
kubbe erişilmeyen tanrının ifadesi olarak görülmüş, yapı bu şekli ile yapıldığında hakkında iki yazar övgüler yazmıştır, bunlar Prokopios ve Silentarios'tur, Paulos'un bir yazısı da Ayasofya'ya methiyedir
(Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Aylin Aksoy | (Şikâyet et)
Bazı yapıların inşa yılları ile resimleri arasında farklılıklar vardır. Buna örnek olarak Ayasofya gösterilebilir. Ayasofya'daki resimler en erken 8. Yüzyıla tarihlenmektedir. İstanbul'un fethinden sonra camiye çevrildiğinde resimlerin üzeri örtü ile örtülmüştür. Yapının resimleri 17. Yüzyıl Ortalarında beyaz kireç ile kapanmıştır. 1850'de bir araştırma yapan Mimar Gaspare Fossati, bir görüşe göre çalışma yapmak için izin istemiştir, diğer bir görüşe göre de Sultan Abdülaziz Fossati'yi görevlendirmiştir. Nitekim Sultan Abdülmecit zamanında Gaspare Fossati Ayasofya'da uzun bir süre çalışmıştır. Fossati bu yapı ile ilgili çizimler yapmış ama bu çizimler yayınlanmamıştır. Ancak Alman Wilhelm Saszenberg Fossati'nin çalışmalarının bir kopyasını yaparak yayınlamıştır. Salzanberg yapının içindeki kopya resimleri satmak istemiş ancak Rus Çarı tarafından kabul görmemiştir. Cumhuriyetten önceki ara dönemde, Thomas Whittemore tarafından yapı ÜZERİNDE tekrardan çalışmalar başlar. Ancak Gaspare Fossati ve Thomas Whittemore'nin çalışmaları arasında eksik resimler vardır. Bu süreçte kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre İstanbul'daki yangın ve depremler sırasında kaybolmuş veya Gaspare Fossati - Thomas Whittemore arasındaki dönemde bir kurcalama (müdehale) Olmuş olabileceği üzerinde durulsa da kesin bir bilgi yoktur. Hala Gaspare Fossati'nin bulduğu ancak Thomas Whittemore'nin bulamadığı resimler vardır. 746-842 tarihleri arasında incelediğimiz, İkonoklazma Dönemi’nde, Ayasofya'daki bütün resimler, ortadan kaldırılmış ve 842'den sonra, bugün Bizans resim sanatı'nda konumuz olan resimler yapılmıştır. İkonoklazma dönemi boyunca Ayasofya'da tıpkı Hagia Eirene Kilisesi'nin apsisinde olduğu gibi haç resimlerinin çokluğu dikkat çekmektedir. 8 ve 14. Yüzyıllar arasındaki resimleri inceleyeceğimiz Ayasofya'daki tek pano haricinde, yer yer bazı koridorlarda frescolar'da yer almaktadır.
resim 1. Nartex girişi üzerinde yer alan resim
batı'dan girdiğimizde Nartex'in hemen üstünde yer alan bir panodur. Resimde dört figür vardır. Ortada Pantokrator İsa son derece gösterişli ve süslüdür. Koltuk üzerinde oturmaktadır. Bir elinde açılmış İncil olup, sağ eli ise mükemmel bir takdisi işaret eder. Açık olan İncil’de, "Benim yolum ışıklı yoldur, benim yolumdan gelen, ışıklı yoldan gelir." yazmaktadır. İsa'nın her iki yanında tahrip olsa da monogramları olan xc ve ıc harfleri yer almaktadır. Koltuğun arka kısmı son derece zengindir, Bizans sanatının az karşılaştığımız bir örneği olup, Hint sanatı'nın etkileri görülmektedir. İsa'nın başının iki yanında madalyonlar vardır. Solda meryem, sağda ise Gabriel yer almaktadır. Meryem'in iki eli havada, İsa'dan şefaat istemektedir. Gabriel ise, Helenistik karakterlidir. İsa'nın yüz şekli, tipik bir ilk çağ üslubu şeklinde abartısız ve yalın olarak ele alınmıştır. Giysisi ve sandaletleri Roma'lı etkileri barındırır. Başının arkasındaki haç gümüşten üretilmiş olup, diğer bütün her şey altın yaldızlıdır. Ayağının bastığı seki, ters perspektiflidir ve isa'nın ayaklarına kapamış bir figür vardır. Gaspere Fossati ve Thomas Whittemore bu kişinin ı. Basillius olduğunu savunmuştur. Fakat bunun doğru olmadığını savunanlar vardır. Bu durumu haklı çıkaran, sikkeler, kodexler ve minyatür eserler vardır. Buradaki kişi olduğu sanılan ı. Basillius İkonoklazma'nın son savunucusu olarak bilinmektedir. Buradaki kişi Basillius'un oğlu olan vı. Leon'dur. Leon 8. Yüzyıl sonu ile 9. Yüzyıl başında yaşamıştır. Leon burada yere kapaklanmış ve günahlardan arınmak istemektedir. Belki burada babası Basillius'un da günahlarının affedilmesini istemektedir. Leon'un başında hâle vardır, hâleden anlıyoruz ki, İsa tarafından affedilmiş ve azizler mertebesine ulaşmıştır. Leon'un sağ eli deforme olmuş, sol el İsa'dan şefaat istemektedir. Orta Bizans döneminde, iki sülalenin başı çektiğini bilmekteyiz. Bunlar Makedonyalılar ve Kommenoslar'dır. Vı. Leon da Makedonya Sülalesin’den gelen bir imparatordur. Başında İncili Diadem yerine bant şeklinde bir taç yer almaktadır. İsa'nın başının yanındaki ıc ve xc restorasyonlardan sonra iyi gözükmektedir. İsa'nın eli karakteristik olarak Bizans Ekolü’nü yansıtmaktadır. Göz: İşlenişine nereden bakarsak bakalım, isa'nın gözleri hep izleyiciye bakar. Başkent üslubunun en önemli özelliğidir. Burada gözün bir tanesi tam karşıdan çizilmiş ve içi tam doldurulmuştur. Diğer göz ise tam doldurulmamış ve yukarı kaydırılmıştır.
resim 2. Meryem'e Jusitinianus ve Costanti'nin sunuları
Nartex'ten geçince güneyde bulunan bronz kapının üzerinde bulunur. Resmin tam karşısına daha rahat görülebilmesi için bir ayna yerleştirilmiştir. Ayasofya'da gerçekliği tartışılabilecek tek mozaik olarak karşımıza çıkmaktadır. Mozaik en fazla 10. Yüzyıla kadar tarihlenmektedir. Kimin yaptırdığı tam olarak belli olmasa da Basilius tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Basilius zamanında Ayasofya'da ciddi onarımların yapıldığı bilinmektedir. Resmin eksenindeki ana figür Teotokos Meryem'dir. Meryem ve İsa asil ve şöhretli giysiler içinde ruhuniyetle beraber gösterilmişlerdir Meryem ters perspektifli bir seki üzerinde oturmaktadır seki'nin üstü gümüş mozaiklerle süslüdür. Zemin ve arka fon altın mozaik kaplıdır. Meryem'in iki yanıda onun monogramları olan Materna Magne yazılıdır. Meryem'in iki yanında ayrıca iki figür yer alır. Bu mozaikler 10. Yüzyıla tarihlense de, mozaiklerde işlenen şahsiyetler 10. Yüzyıldan çok daha öncesinde yaşamışlardır. Bize göre soldaki figür Justinianus'tur ve elinde kilise maketi tutmaktadır. Bize göre sağdaki figür ise; İmparator Constantin’dir, Constantinapolis'in surlarının olduğu maketi tutmaktadır. İmparator olduğunu başındaki İncili Diadem’den anlarız. Soldaki figürün kim olduğu yanında yazılıdır ancak bu bizi aldatmamalıdır. İleride göreceğimiz mozaiklerde figür ile yazı arasında fark olacaktır. Bu Roma'dan gelen bir gelenektir. Çünkü birçok imparator seferde iken yerine başka biri geçmiştir. Sağdaki figür başında hâle ile, elinde Ayasofya'nın maketini tutar vaziyettedir. İmparatorun giysileri üstünde, nakışlı ve geometrik motiflerle süslü pelerin yer almaktadır. Buradaki figür elimizdeki Justinianus tasvirlerinden farklıdır. Elindeki Ayasofya maketi de günümüzde farklı olarak, kubbesi bizans'a benzemeyen bir kubbe olarak karşımıza çıkar. Justinianus İtalya'da büyüdüğü için Roma'daki Pantheum'u görmüş ve Ayasofya'nın planlamasını buna göre yapmış olabilir. Yapının Pantheum'dan tek farkı kubbesidir. Pantheum'un kubbesi geoit şeklinde olup Bizans'a has kubbe değildir. Yapı ilk önce merkezi planlı yapılıp sonra kubbeli bazilikaya çevrilmiş olabilir. Sağdaki figür ise Costantin'dir. Basilius burada Bizans'’ın iki önemli imparator'una yer vermek istemiş olabilir. Bunlar kiliseyi yaptıran ve şehri kuran kişilerdir. Costantin'in saç şekli ve kıyafeti kendi dönemine uymamaktadır. Saçları iki taraftan serbes bırakılmış ve dik taranmıştır. Böylelikle 10. Yüzyıl portre sanatını yansıtmaktadır. Resim tamamiyle 10. Yüzyıla göre hazırlanmıştır. Elinde tuttuğu makette ilginç beş burç ve arkasında bir mimari vardır. Ancak İstanbul'da beş tane burç yoktur. Costantin İstanbul'u fethederken, Sultan Ahmet ve çevresini merkez olarak düşünmüş ve şehri buraya kurmuştur. Bu maketin anlattığı yapıların bugün kalıntıları hala Sultan Ahmet çevresinde yer alır ve surlar birebir birbirini tutmaktadır. Surlar büyük blok taşlardan inşa edilmiştir. Arkadaki mimari oluşum ise büyük sarayı tasvirlemektedir. Resmin tamamında 10. Yüzyıl modası görülür. Meryem ve İsa'ya karşıdan baktığımızda gözleri kaçamak, giysiler asil ve ruhani, erguvani bir şekilde kullanılmıştır. Gümüş'ün kullanıldığı nadir mozaiklerden biridir. Meryem'iin oturduğu koltukta ve minderde zengin bir süsleme yer almaktadır. İmparatorların, imparator olduklarını belirten İncili Diadem başlarında yer alır.
resim 3. Tanrı Anası Meryem Apsis Yarım Kubbesi
Ayasofya mozaikleri arasında en muhteşem mozaiktir. Mozaik Apsis yarım kubbesinde yer alır ve Meryem theotokos pozisyonundadır. Tarihlenmesi en zor mozaiklerden biridir. Ön bilgilerde ayasofya'dan bahsederken, İkonoklazma'dan hemen sonra theotokos mozaiğinin ilk mozaik olarak yapıldığı düşünülmektedir. Ancak eldeki bilgilerde mozaik panonun 9. Yüzyıldan sonraya tarihlendirilmesi mevcuttur. Son derece büyük bir mozaiktir. Meryem'in iki yanında Micheal ve Gabriel yer alır. Meryem asil duruşlu ve asaleti ön planda olan ve saçlarında altın mozaiğin kullanıldığı nadir örneklerden biridir. Meryem zengin bir koltuk üzerinde oturmaktadır, İsa'nın giysisi Romalı giysisi gibi olup, Hellenistik karakterlidir. İsa'nın sağ eli tahdise hazırlanır vaziyettedir. Meryem'in başı kapalı, vücudunun her yerinde haç motifi vardır. 726 - 842'den sonra Bizans'ta Meryem ön plana çıkmaya başlamıştır. Meryem'in başı İsa'nın başı gibi hâleli, zemin altın mozaik olarak tasarlanmıştır. Meryem'in başında kısaltılmış haç motifi yer almaktadır. Gözler yandan bakana göre ayarlanmıştır karşıdan bakana göre değil. Meryem burada eli İsa'nın omzunda “Ben onun vasisiyim.” der gibidir. Detaylar stilize, bordürler net, yüzlerdeki gölgeler ise son derece başarılı verilmiştir ve İsa'nın başı üzerindeki haçlı olan hâle gümüş yaldızlarla süslenmiştir. Meryem'in tipi fayyum kaynaklıdır. İsa Helenistik dönem karakterlidir. Dudaklar patlak dışarı taşkın, dört beş yaşlarında, ancak eli yaşına uymayan(daha büyük) Birisinin eli gibi kullanılmıştır. Romalı özellikler göstermektedir. İsa'nın saç aralarına küçük altın mozaik taneleri atılmıştır. Vücut ile baş arasında proporsiyon düzeni vardır. Theotokos Meryem'in iki yanında büyük ölçülerde olması gereken iki melek figürü vardır. Bu figürler Gaspare Fossati tarafından çıkartılmıştır. Salzenberg kopyalarken yarım olan resimleri kendi hayal gücüne göre tamamlamıştır. Bu melekler imparator giysileri içinde gösterilmişlerdir ve kanatları onların melek olduğunu belli eder. Melekler aynı zamanda antik sanatın nike heykellerine benzerler ve giysileri ilk çağ karakterlidir. Melekler bir zafer havası içindedirler sanki İkonoklazma zaferini kutlamaktadırlar. Meleklerin saçlarında bandanalar vardır ve saçları aynı zamanda arkadan kuyruk olacak şekilde bağlanmıştır. Kanatları ne çok yukarıda ne çok aşağıda, hafif kalkık şekilde gösterilmiştir. Gözler nereden bakarsanız bakın izleyiciye bakar. Yüzleri Helenistik dönem karakterlidir. Sağ ellerinde uzun bir asa, sol ellerinde ise bir küre tutarlar. Normalde Bizans'ta böyle melek sahneleri olduğu zaman üstlerinde bir yazı da olur, ancak burada o yazı yoktur. Eğer olsa idi üzerinde "Bu melekler melek komutanlarıdır." yazıyor olacaktı. Salzenberg'in çizimleri ile Ayasofya'da mevcut olan melek mozaikleri arasında fark vardır. Salzenberg melekleri beyaz giysi içerisinde göstermesine karşın, meleklerin üzeri gayet süslü ve şıktır.
Tympanonlardaki mozaikler
Mozaikler ilk açıldığında anlamsız, siyah renklerle karşımıza çıkarlar ve basit onarımlarla orijinal renkleri geri kazanılır. Tympanon resimleri pencere aralarına serpiştirilmiş her biri ayrı figürden oluşmaktadır. Patrik, din adamı, piskopos, ve havariler resmedilen kişilerdir. Bunlar Fossati ve Salzenberg tarafından belgelenmiştir. Bu patrikler arasında Metodies(?), Genç İgnatios, İoannes Khrysostomos, Cristoshos(?) Ve Athanasios'un mozaikleri vardır.
2. Resim Deisis Sahnesi
Resim Güney Galeri’de, mermer kapıyı geçer geçmez sağ tarafta bulunmaktadır. Pano bir çok onarım geçirmiştir ve tarihlenmesi sorunludur. Tarihlenmesi için, benzer örneklere bakılmıştır ve bu durumda ilk olarak Khora Manastır Kilise'si karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak 12. Ve 14. Yüzyıllar arasına tarihlendirme yapılmaktadır. (Collwitz Salzenberg) Ancak Semavi Eyice tarihlemeyi, Kariye'ye bakarak doğru bulmamaktadır. Semavi Eyice Collwits'le aynı görüşü paylaşmaktadır. Ona göre 11. Yüzyıl sonu ve 12. Yüzyıl başına tarihlenmektedir. İsa Başkent Üslubu sistemi içinde yapılmış klasik olarak saçlar omuzlarda, ikiye ayrılmış, kulak memeleri görünür vaziyette ve saçlar stilize edilmiş olarak karşımıza çıkar. Dudakları açık, bıyıkların üstü temizlenmiş, gözler ve dudaklar patlak, yüzde gölgelendirme son derece kalitelidir. Bunun dışında Meryem o anın üzüntüsünü güzel yansıtmaktadır ve vermiş olduğu hüzün mahşer sahnesine uygundur. Burun ve gözleri stilize edilmiş, yüzü dalgın hafifçe yere bakmaktadır. Başı usturuplu rahibe görüntülü ve üzeri rahibe giysilidir. Aralara ise altın mozaikler serpiştirilmiştir. Aynı özellikler İoannes’te de belirgindir. İoannes son derece gerçekçi ve üzgün tasvir edilmiştir. Yüzündeki çizgiler yaşının üzerindedir ve gözleri badem şeklindedir. İoannes'in gözleri yukarı-aşağı arasında bir bakış ile İsa'ya doğru bakmaktadır.
3. Resim Zoe Mozaiği
Güney Galeri’de galerinin sonunda yer alır. Tam olarak Apsis’in güney doğusundadır. Tartışmalı iki ana figürü vardır. Bunlar imparator ve imparatoriçe'dir. İmparator elinde büyük bir kese, imparatoriçe ise kiliseye bağış yaptığını belli eden fermanı tutmaktadır. Orta'da erguvani giysileri ile Pantokrator İsa, ters perspektifli İncil tutmaktadır ve sol eli takdistedir. İsa'nın yüzü, biraz önce gördüğümüz, Deisis sahnesinden farklıdır. Sicilya bölgesindeki, tiplemeye benzemektedir. Zayıf eziyet çekmiş İsa tipindedir. Mozaik daha geç dönemde değişikliğe uğramıştır. Aslında iki figür de tamamen orijinal değildir. İmparatoriçe Zoe üç kız kardeşten biridir. Babası kızlarını evlendirmek ister. Ancak birinci kız kendisini Heybeli Ada'da bir manastıra kapatmıştır. İkinci kız ise evlenmeye hevesli değildir. Üçüncü kız olan Zoe ise, zorla Costantine Monomakhos ile evlenmiştir. Ancak Monomakhos ölmüştür. Onun yerine tahta geçen kişi ile evlenmiş ve bu da öldükten sonra 3. Kişi ile evlenmiştir. Bu resimde gördüğümüz kişi son kocasıdır ve başı ve başının yanındaki yazılar değişmiş, bu değişiklik kapatılmak amacıyla inci ve diyadem ile süslenmiştir. Zoe'ninde sadece başında değişiklik söz konusudur ve bir önceki Zoe'nin kim olduğu bilinmemektedir.
4. Resim Kommenoslar Mozaiği
3(4) Figür karşıdan bir figür yandan, gösterilmiştir. Bize göre solda Kommenos ortada Theotokos Meryem kucağında isa, sağında Eirene ve köşede ise oğulları Alexsios yer alır. Çocuk 13-14 yaşlarında tahtın varisi olarak gösterilmiş, yalnız veremden ölmüştür. İoannes Kommenos ve Eirene çocuklarının iyileşmesi için, adakta bulunmuş ve bu mozaiği yaptırmışlar. Mozaik hakkında 14. Yüzyıla kadar tarihlenmeler yapılsada, esasen 12. Yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Meryem burada masum tavrından çok, güçlü, iradeli ve sert bir imajda gösterilmiş, çocuk İsa 3. 5-4 yaşlarında takdis eder şekilde çalışılmış, giydiği giysiler Romalı, çok az stilize edilerek işlenmiştir.
5. Resim Alexsandros Mozaiği
Kuzey Galeri’de Apsis’ten hemen önce karanlık bir alanda yer almaktadır. Alexsandros vı. Leon'un kardeşidir. Sevilen ve eylence düşkünü biridir. Bu mozaik dönemin tekstil sanatını anlamamız açısından önemlidir. Solunda ve sağında Alexsandros olduğunu gösteren net monogramlar vardır. Monogramlara Ayasofya'nın sütun başlıklarında da rastlamaktayız.
Ayasofya'da genel süsleme
Ayasofya'nın duvarlarında, nartexte, apsis çevresinde bol miktarda mozaik süsleme vardır. Çok fazla yangın ve deprem gören ayasofya, bu afetler sonucunda büyük yaralar aldı ve kastettiğimiz bu süsleme mozaiklerinin bir çoğu günümüze ulaşamamıştır. Bu süslemeler genelde kaplamalar, haç motifleri, ve çerçevelerden oluşmaktadır.
Ayasofya Kubbe
Kubbe'de Mustafa Efendi'nin yazdığı Ayet-el Kürsi yer almaktadır. Bu yazının altında hiçbir şey yoktur çünkü kubbe bir çok defa yenilenmiştir.
Kerobimler
Pandantiflerde yer alan bu resimler, Ayasofya'da İkonoklazma dönemi öncesinden kalmadır. Aynı örneklere Neo Moni Kilisesi’nde de rastlanmaktadır.
Fossati'nin koleksiyonunda olan ancak günümüzde yeri belli olmayan resimler
bulunmaktadır. Bu arşivde Teotokos Meryem'in iki tane olduğunu ya da Fossati tarafından abartıldığını görmekteyiz. Fossati'nin arşivindeki T. Meryem’ile günümüz mozaiği arasında farklılıklar vardır. Kutsal taht, İsa figürü, piskopos ve madalyon içindeki 3 figür günümüzde yoktur. Göremediğimiz fakat varlığını bildiğimiz patriğin özel odasında resimler vardır. Odanın karşılıklı iki duvarında İkonoklzmadan kalma 2 haç yer almaktadır ki altı ve üstü haşhaş bitkileri ile süslüdür. Son imparatora ait, v. İoannes Paleilogos'u betimleyen mozaik Fossati'de karşımıza çıkan ama günümüzde göremediğimiz resimler arasındadır. Yapının sütun başlıkları zengindir ve 6. Yüzyıla ait olan bu sütun başlıklarında Theodora ve Justinianus'un monogramları vardır ve akantus yaprakları ile süslenmiştir.
Mimari Yapı
Ayasofya hakkındaki araştırma ve yayınları biraraya getirsek ufak çapta bir kütüphane oluşur ve hala her dilde sürekli olarak yayınlar çıkmaktadır. Biz Ayasofya'yı genel hatları ile inceleyeceğiz. Ayasofya İsa'nın vasıflarından biri olan kutsal hikmete sunulmuş yani sofya sözcüğü felsefe sözcüğündeki sofya ile aynıdır. Yapının oldukça hareketli bir tarihi vardır: İlk yapımına Hristiyanlığın meşru bir inanç olarak kabulünden sonra başlanmış. Genellikle ı. Constantin'in yaptırdığı söylenirse de ancak yapımını başlatmış olmalıdır (360). İlk yapı klasik türde ahşap çatılı bir bazilika idi hemen yakınındaki patrikhane ve onun özel kilisesi Hagia Eirene ile üçlü bir kompleks oluşturuyordu. İlk yapının ömrü uzun olmamış 404'de Patrik Chrysostomos'un sürgüne gönderilmesi ile çıkan ayaklanmada ahşap çatılı bazilika tümüyle yanmış. Bunu 415'de ıı. Theodosius'un yaptırdığı ikinci Ayasofya izlemiştir., İlk yapının kalıntılarından yararlanılarak yapıldığı tahmin edilen yapının biçimi hakkında bilgimiz yok (belki bazilika?). İkinci yapı birinciden daha uzun ömürlü olmuş ve 532 Nika Ayaklanması’na kadar dayanabilmiştir. İmp. İustinianus 532-7 yılları arasında üçüncü Ayasofya'yı yaptırmaya girişti ve 537 yılının 27 aralığında yapının açılışı yapıldı. Ikinci Ayasofya'ya ait olduğu sanılan bazı kalıntılar 1935'de Alman Arkeoloji Enstitüsü üyelerinden a. M. Schneider'ın Ayasofya'nın dış tarafında yaptığı kazıda bulunmuş, kazı sonucunda bugünkü yapının batısında bir Porticos kalıntısı çıkarıldıktan başka Ayasofya'nın batısındaki meydana geçişi sağlayan merdivenler de ortaya çıkarılmıştır. Bunların dışında
birtakım mimari parçalar bulunmuş ki bunlar güçlü ilkçağ sanatı etkisi ile işlenmiş parçalar olup bunlarda Hristiyan sembolleri konu alınmıştır yani devşirme değildirler. İşte bu kalıntılar Schneider'e göre ikinci Ayasofya'nın batı cephesinin elemanlarıdır, bu cephenin girişinin tavanında kasetli bir düzenleme olup, ayrıca dış cephede havarileri simgeleyen 12 kuzu motifi bulunur, cephe alınlığı kırık alınlıktır. Bu tip alınlıklar Geç Roma Devri’nde ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır. Genellikle Akdeniz'in doğu bölgesinde göze çarptığından bu tip alınlığa Suriye Alınlığı denir. Schneider'in kazıda bulduğu parçalar bugün Ayasofya'nın batısında ilk bulundukları yerde yer almaktadırlar aynı yerde bu mimari cephenin üzerinde durduğu merdivenlerde görülebilir. İkinci Ayasofya'nın Porticosundaki frizinde Hristiyan Motifi kuzuların dışında ilkçağ motifleri de vardır yani friz tam bir geçiş devrini gösterir. Porticosun tavanı kasetlerden oluşmuştur (sekizgen kasetler). 20-25 yıl önce Ayasofya'nın müdürü olan Muzaffer Ramazanoğlu'nun pek önemsenmeyen görüşlerinden birine göre narteksteki parçalardan bazılarının ilk Ayasofya'ya ait olduğu ileri sürülmüştür. Justinianus yapıyı iki mimara Tralles'li (Aydın) Anthemios ve Miletos'lu (Milet-Balat) İsideres'a ısmarlamıştır. Görülüyor ki iki mimarı da anadolu'dan almıştır. 537-57 arasındaki 20 yıldan sonra kubbenin çöktüğünü biliyoruz, bu arada hala sağ olan Iustinianus yapıyı yeniden onartır ve bu işte İsideros'un yeğeni Genç İsideros'u görevlendirir. Bu kez yapıda
birtakım değişiklikler yapılmış, kubbe eskisine oranla daha yüksek inşa edilip başlıktan kurtarılmıştır. 562-3'te üçüncü yapının ikinci açılışı yapılmış, 989'da önemli bir onarım geçirmiş, Ermeni Mimar Hiridat idaresinde, Ayasofya İstanbul depremlerinden de zarar görmüş, özellikle xıv yy. Daki deprem yapıda derin izler bırakmış, bu izlerin bir kısmı giderilmiş, bir kısmı da bazı önlemler alınarak geçiştirilmiştir. İstanbul 1453'te fethedildiğinde çağın gereği olarak kentin en büyük kilisesi olduğundan Fatih tarafından camiiye çevrilip onun vakıflarına bağlanmıştır ve böylece ulu camilerin fonksiyonuna sahip olmuştur. Xvı yy. Da Ayasofya'nın Mimar Sinan tarafından önemli ölçüde onarıldığı biliniyor ki bu konuda bilgi çeşitli tarih kaynak ve belgelerinde bulunmakta, Sinan
birtakım eklerden başka yapıyı ayakta tutacak bazı önlemler almış, çatlakların büyümesini önlemek için takviye payandaları dikmiş. 1847-9'da Abdülmecit’in emri ile İsviçreli Mimar Fossati' de ayasofyayı büyük ölçüde onarmış (2-2. 5 yıl) Ve 1849'da yapı yine büyük bir törenle açılmış. Daha sonra Ayasofya 1934-5'e dek camii olarak kullanılmış, 1934'te Atatürk'ün emri ile kapanıp 1935'te müze olarak açılmıştır. Ama bu sıralarda yapının içinde öteden beri süregelen mozaik araştırmaları devam ediyordu. Yapının bahçesinde bir avlusu olduğu biliniyor, avlunun binaya ekli kısmını oluşturan narteks hala durmakta, yapı bunun dışında iç narteks ve ana mekandan oluşur, yapının değişik taraflarında ek binaları da vardır, kuzey-doğuda yuvarlak bir yapı, girişin hemen yanında güney-batıda yapıya ekli olan vaftizhane vardır. Xvıı yy. In ilk yarısı içlerinde vaftizhane padişah türbesi olmuş (Deli Mustafa ı, İbrahim), ayrıca Ayasofya'nın çıkıntı oluşturan rampa biçiminde merdiven kuleleri, destek payandaları vardırr. Kubbe ve yarım kubbelerin baskısı altında duvarların dağılmaması için çeşitli dönemlerde yapılmış payandalar vardır Ayasofya'nın çevresinde, Ayasofya öteden beri heyecan veren bir yapı olarak iç mimari yönünden böylece görülüp kabul edilmiş.
kubbe erişilmeyen tanrının ifadesi olarak görülmüş, yapı bu şekli ile yapıldığında hakkında iki yazar övgüler yazmıştır, bunlar Prokopios ve Silentarios'tur, Paulos'un bir yazısı da Ayasofya'ya methiyedir
(Yorum yazmak için tıklayın)
Ekleyen: Aylin Aksoy | (Şikâyet et)